Montaigne- Sır

“Bana güvenilen bir sırrı kutsal bir emanet gibi saklarım; ama sırları elimden geldiği kadar bilmemeye çalışırım. Dostlarımla şu pazarlığı yapabilirim: Bana sırlarını az güvensinler, buna karşılık benim her söylediğimin doğruluğuna inansınlar.” Montaigne.

Beden duruşları.

Yolda rastgele yürüdüğünüz anlarda, yürüyüşünüzü hissetmeye çalışın. Nasıl yürüyorsunuz?

Mesela sağa veya sola fazla basıyor olabilir misiniz ya da beden dengeniz bir yöne doğru meyilli mi? Toprağa çok mu basarsınız ya da hafif uçar gibi mi yürürsünüz? Yürürken aşağı doğru çekiliyor, toprak çekiyor gibi hissiniz olur mu? Ya da yürürken başınızı daha çok önünüze mi eğersiniz veya çok mu dik tutarsınız?

Mesela sırtınız nasıldır? Eğik mi ya da düz mü durursunuz?

Normal anlarınızda yüz hatlarınızı hissetseniz, nasıldır? Mesela yüzünüz gergin mi, sakin midir? Ya da gözleriniz sıklıkla nasıl bakar? Üzgün, bitkin mi ya da coşkulu mu ya da ne?

Bunların hepsi sizin kendinizle ilgili bilgilerdir. Siz kimsiniz? Bunların toplamından anlarsınız. Ne tür duygu, düşünce üreten birisiniz, hayatla aranız nasıl, nelere meyliniz var, geçmişe takıntılı mısınız, ne tür hastalıklarınız? Vs vs pek çok şeyi öğrenebilirsiniz.

Bilerek pozisyon aldığınız anlarda değil, ara ara rastgele anlarda kendinize bakın. Öyle anlarda bedenden bütünün bilgisini alabilirsiniz. Siz aslında kimsiniz? Gösterdiğiniz değil, aslında olan siz kimsiniz? İyi misiniz hoş musunuz? 🙂

 

IMG-20181231-WA0014.jpg

Gece ve şüphe..

Gece, insanın şüpheye düşmesine meyilli ortam yaratabilir. Geceleri insan, olanları gün ışığındaki gibi değerlendirmekte zorlanır.

Gecenin farklı bir enerjisi vardır; olumlu veya olumsuz olarak hissedilebilir. Mesela gece koruyucu, kollayıcı, şefkatli olabilir veya gece şüpheyi, huzursuzluğu, hırçınlığı artırabilir. Hatta gecenin bir yarısı tüm dünya sana karşı bile olabilir. Şüphelerin, zihin kargaşan zirvededir.

O yüzden, gece oluşan yoğun şüphe halinde, derin nefes al ve büyük ihtimalle yanıldığını bil. Gecenin insana olanları gösterdiği cam bambaşkadır, gecenin o şüphe camına denk geldiysen çok takılma. Sakinleş, zihnini dağıt ve sabahı bekle.

Gün her zaman olanın farklı yönünü ışığını katarak gösterir. O yüzden biraz sabır..

star-yildiz-gece-moon-ay

 

 

Her sabah enerji..

Her sabah uyandığında belirli bir miktar enerjin olur. Mesela bir birim olarak ona 100 diyelim, her sabah yaklaşık 100 birim enerjiyle uyanırsın. Bu arada yaklaşık dedim çünkü bazen bu üst limit 70- 80 olabilir veya düştüğün bir ortalama alt limit vardır bir de herkesin hayatında dibi gördüğü hatta dibin altına eksilere indiği dönemler olabilir. Biz yine ortalamayı alalım, her sabah ortalama 70- 100 arasında değişen bir enerji salınım puanın olsun.

Bu başlangıç değerini gün içinde yaptıklarınla veya olanlarla artırabilir veya azaltabilirsin, salınım bazen düşer, bazen artar, güne ve yaşananlara ve senin olanlara kattığın anlamlara göre değişir.

İşin ilginci bu enerji depolanmaz. Yani bir kısmını kullanayım, birazı yarına kalsın olmaz. Enerji işinde stokculuk yok yani.

Bu durumda her sabah bir karar vermen lazım, her şeye enerjin yetemeyeceğine göre, hesaplamak gerekir, kaçı yemeğe, kaçı muhabbete, kaçı kendinle kalmaya, ne kadarı okumaya- yazmaya veya ailene vs vs?

Hesap belli, diyelim ki 10 birim paran var ve almak istediklerin var, paranı birkaç şeye ya da 10 birimin hepsini bir şeye harcayabilirsin.

Hesabını buna göre yap, yani her sabah enerjin o gün için yaklaşık belli.

Ve akşam olduğunda enerji en altlara ulaştığında, ertesi güne tekrar uyanmak için üretim başlayacak. Tabi kısmetinde ertesi gün varsa. 🙂

20181007_124414

Bence dikkat edin..

Yazmayı seven birinin yanında, anlattığınız şeylere dikkat edin. Çünkü bir gün o anlattıklarınızı bir makalenin veya bir romanın içinde bir kahramanın ağzından dökülürken okuyabilirsiniz.

Yani kalıcı olmasını istediğiniz şeyler varsa anlatın tabi, sıkıntı yok. 🙂

Beden biyolojik bir makine..

Beden biyolojik bir makine. Her makine gibi onun da bakımı, kurallarına uygun kullanımı gerekli.

Bedenin bir ömrü var yani her makine gibi kullanımının bir sonu var. En azından şimdilik böyle.

İnsan bedeni doğuştan getirdiği sabit enerjiyle birlikte, evrenden ve gıdadan aldığı enerjiyle işlevini sürdürür. Doğuştan gelen enerji, chi, yaşam enerjisi, bedenin arka kısmında, böbreklere yakın bir yerdedir. Uygur Tıbbında bu sabit yaşam enerjisinden uzun uzun bahsedilir, o sabittir, değiştirilemez, ne getirdiysen odur.

Dışarıdan alınan, günlük üretilip tüketilen enerji, genelde gıdadan alınır. Her koşulda temiz beslenirsek daha düzgün bir enerjimiz olur. Bu arada enerjinin yine bir kısmı evrensel enerjiden solunum ve deri yoluyla alınır.

Bunların hepsi birlikte beden biyolojik makinesinin çalışır olmasını sağlar. Çünkü her makine gibi bedende bir enerjiyle çalışır. Ve o enerji tükenince makine durur. Yolculuğun farklı şekilde devam ettiği söylenir ama bu şimdi konumuz değil.

İnsan bedenindeki enerji, yaşamın tümünü kapsayan bir çan eğrisi şeklinde akar. İlk bebeklikten sonra ergenliğe doğru pik yapar ve yıllar içinde azalarak devam eder. Normal koşullarda sistem budur. Hatta Uygur tıbbı enerjinin pik yaptığı yaşın 18 yaş olduğunu söyler. Uygur tıbbına göre 18 yaş bedenin tüm fonksiyonları o kişi için doruk noktasındadır. Hormonlar en üst düzeyde salınır ve sonrasında kademeli bir azalma başlar.

Gelelim bunları niye anlattım kısmına; kişiden kişiye değişen, mevcut, kullanılabilecek, yaklaşık belirli bir beden enerjisi vardır. Bunu idareli kullanmak önemli. İnsanların çoğu, her şeyi gençlikte olduğu gibi yapmak ister ama bu tam olarak olmaz. Yani, istediklerini yine yaparsın ama zorlamadan ve ilmiyle yaparsan olur. Mesela 8 katlı bir binayı 18 yaşında 10 dakikada çıkabilirsin, 50 yaşında daha yavaş çıkarsın ama 80 yaşına geldiysen daha ağır, dinlenerek, idareli çıkarsın veya çıkamayabilirsin. Çıkamıyorsan zorlamamalısın.

Bu ne demek? Durumu zorlamazsan, enerjinin azalması yaşamın süresini etkilemez. Makine zaten buna göre yapılmış. Onu idareli kullanırsan uzun ve sağlıklı yaşayabilirsin. Yani enerjiyi illa 18 yaşındaki gibi hoyratça savurman gerekmez. Sakinlikle ve usulünce ilerleyebilirsin.

İnsanın bazı rahatsızlıkları olabilir, olur, geçer veya geçmez, rahatsızlık hep seninle devam edebilir. Bu durumlarda da sakinlik ve usulünce davranmak önemlidir. Birinin kalp rahatsızlığı varsa ona göre davranırsa, yani zorlamazsa, gerektiği yerde durup dinlenmeyi, sonra yürümeyi bilirse ya da yürüyebileceği miktarı bilip ‘Bu yeterli’ diyebilirse, yine ömrünün süresini etkilemeyebilir. Her şey dozuyla ve gerektiği şekilde olursa sorun yoktur.

Bunu ‘niye anlattım?’ kısmına tekrar dönüyorum, anlattım çünkü çoğu insan enerjinin işleyiş yasalarını atlıyor. Her yaşında beden makinesini aynı şekilde kullanabileceğini sanıyor, sorun çıkınca nedenini anlamıyor. Kimine göre ‘Ruh hep genç’ olabilir, bilinmez. Çünkü ruh denilenin oluş şeklinde genç- yaşlı gibi zıtlık kavramları yok. O ne gençtir ne yaşlı, o sadece odur.

Bedene tekrar dönersek, beden biyolojik bir makine dedim. Konu basit: Sadece beden makineni dinle, idareli kullan. Herkese doğum anında verilen sabit doğuşsal gelen enerji aynı değil ve herkesin sonradan çevresel enerjiyi alması, işlemesi, kullanması aynı değil. Bu durumda kendine, var olan durumlarına göre davran, zorlama.

Hayatta gayret, çaba önemli ama sınırını bilmek de önemli. Zorlanmayacak yerde durmayı bil, hem bedenine hem ruhuna iyi hissedeceğin alanı koruyacak şekilde davran.

Hayat güzel, biliyorum kimse kimseyle aynı koşullarda yaşamıyor ama çok karşılaştırma. Karşılaştırmalarla işin içinden çıkamazsın. Kime ne çok ne az verilmiş bilemezsin.

Bu durumda, hayatın kendinle, kendini bilmekle olsun. Etrafta gördüklerin sadece senin seni bilişine bir ayna, o da bazen öyle. Çünkü kirli ayna da çok bu dünyada. Kirli aynalar, seni de kirli gösterir ya da yanlış yansıtır. onlara da aldanma.

Netice; enerjini doğru kullanmayı öğrenebilirsin. O zaman son cümle; başkalarıyla uğraşma, enerjini düzgün kullanmayı öğren ve kullan ve hayat bu aslında, enerjiyi kullanma, dönüştürme sanatı.

 

Screenshot_2019-02-20-10-10-25-1