on emir :) :)

1-Öncelikle şu dünyada kimsenin umurunda olmadığını unutma. Yani en fazla bir veya birkaç kişi, onun dışında çokta önemli olmayabilirsiniz. Hani o ailem veya başkaları ne der deyip kendinizi kısıtladığınız her şey var ya, boşuna. Çünkü o kendinizi sınırlayıp yapmadıklarınız onların umurunda değildir. Sonuçta her şey bittiğinde sadece siz yapmadıklarınıza pişman olursunuz, diğerleri hatırlamaz bile. Bu durumda istekleriniz için bir şeyler yapın. Deneyip yaptığınız zaman umurlarında olursunuz. Deneyip yapamadığınız zaman ise en azından pişman olmazsınız. Çünkü her şey geçer, hayat bile, en azından deneyerek geçsin.

2-Her kim ve ne olursa olsun, eşiniz aileniz çocuğunuz sevdikleriniz, kimse sizi sizin gibi anlayamaz. Her zaman kendinizi siz anlayın. Hani o yerlere göklere sığdıramadığınız insanlar var ya, herkese değerini verin ama kendi değerinizi daha alta indirmeyin.

3-Bazen dert gördüğünüz sorunun cevabı o kadar basittir ki şaşarsınız. Her zaman en basit cevabı bulun, o doğru olandır. Çetrefilli her cevap sadece insan egosunun dolambaçlı ve çözümsüzlükten hoşlanan tarafıdır.

4-Hayatın aslı sadece mutlu olmamızdan yana, bunun için gelmişiz bu dünyaya. Bunu görmemize engel olan diğer her şey dünyasal zihnin oyunu. Hani ha bire dertlenmemize, sıkıntılı, üzgün hissetmemize neden olan şey, işte o sahte olan, nefs denen, acıdan zevk alan kısım. O gerçek değil, bir gün yok olacağını bildiği için hep mutsuz, istediklerini elde etse bile mutsuz, tatminsiz. Geçici olduğunu biliyor ya, işte bunun acısını çıkarmak için, dünyada yaşarken bizleri de yanına çekmek istiyor. Çünkü biliyor biz iki parçadan oluşmuşuz, nefs ve irade. Vicdan ve nefs. Aslında geçici olan şunu görmüyor, o bütünün parçası, o olmadan bütün olmaz, döngü sürmez. Yani oda gerekli ama o bunu anlayamadığı için anlayan kısımdan daha baskın olup hepsini aşağı çekmek istiyor. Buna izin verme.

5-Evet sen önemlisin ve işin ilginç kısmı herkes ve her şey kadar önemlisin.

6-Yaşarken kendine sınırlar koymalısın, yani yolgeçen hanı yapma kendini. KAPI SEMBOLÜ önemli, insan olarak bu dünyadayken benliğine herkesin nüfus etmesine engel olmalısın. Sana iyi gelen veya gelmeyen şeylere dikkat edip, iyi gelmeyenleri kapının dışında bırakmalısın.

7-Ve bazen öyle anlar gelir ki, hayatında her şeyi sabit bırakamazsın. Daha önce sana iyi gelen artık iyi gelmez. Bir şeyler değişmiştir çünkü hep böyle olur, sabit kalan bir şey olmaz. Bu durumda, kapı sembolünü hatırla ve o kapıdan geçecek şeyleri zaman zaman değiştir.

8-Daha önce denemediğin her şeyi, yemek, içmek, hobi, ilgi, spor, eylem, tarz, kişi, gözden geçirmeli ve denemelisin. Genel tarzın az konuşmak olsa da bazen tersini yapmalısın. Hem de bile isteye, korkmadan, çekinmeden, utanmadan, sıkılmadan denemelisin. Ne biliyorsun hep spor giyinmek yerine, bazen kadınsı giyinmenin seni iyi hissettirmeyeceğini, dene işte. Ya da bilimkurgu yerine bir aşk romanını dene işte. Zevkler değişebilir unutma çünkü insan değişir.

9-Bu denemelerde tek sınır, başkalarının sınırıdır. Kimseyi bile isteye üzme, saldırgan olma, herkesin bir hayat yolu var unutma.

10-Çok ilginç ama her şeyin çift kelimelerle ifade edildiği bu dünyada hem önemlisin hem önemsiz. Yani ikisi birlikte, önem ve önemsiz. Değer ve değersiz. Güzel ve çirkin. Varlık ve yokluk. Hepsi bir bütün unutma. Gece ve gündüz, bir GÜN eder. Tek karanlık yoktur, tek aydınlıkta, ikisinin bütününden oluşan DÖNGÜ vardır. Bu durumda hepsi sende var ise, değerini bil, sev ve sevil, güzelliğini gör, elinde olanlarla mutlu olmanın yolunu bul. Dahasını istiyorsan elde edebilirsin ama unutma denklem yine aynı, sev sevil, güzellikleri gör, mutlu ol, yaşamdan keyif al..

Netice bu durumda başkalarının sınırını zorlamadan, nasıl yaparsan yap, bugün olmazsa yarın olsun SEVGİ, GÜZELLİK, MUTLULUK, KEYİF bunlara çıkar yolunu, zaten gerisi sadece hikaye 🙂84c75e0b142fbd2d27b690a89cc91a34

 

ona derim ki

Bazen hiç haberi olmadan küser veya kırılırım ona. Bu tür durumlarda hiç konuşmak istemem, susarım.

Huyumu bildiğim için iyi olduğum zamanlarda diyorum ki ona, bazen susarım, işte o sustuğum anlarda bana ses ol unutma. Çünkü kendimi iyi hissetmiyorsam senle konuşmam, işte tam o zaman sen konuş benimle.

O tamam der ama konuşmadığım zamanlarda uzunca süre bekler, sanki bir bildiği var gibi. Oysa ben hemen sorsun isterim, nasılsın diye ama o hiç acele etmez bekler, sanki beni hiç merak etmez gibi. İşte o zaman çok hüzünlenirim ama yinede beklerim o dönsün diye.

Netice bazen o dönüp sorar nasılsın diye, bazen ben konuşurum kırgınım diye. O neden der, ben bir şeyler söylerim, o konuyu uzatmaz değiştirir, iyi hissedeceğimi düşündüğü bir şeyler söyler.

Ve hepsi geçtikten sonra iyi hissettiğim anda ona derim ki, konuşmadığımda kendimi iyi hissetmiyor olabilirim, işte o anlarda sen nasılsın diye sor unutma. O yine tamam der ve döngü devam eder..

kaanil_1354562381164

 

sevgi

Ona çok zaman önce sordum, ben sevdiğimi söylediğim için mi seviyorsun beni? Bir an durdu sonra, sanmam dedi. Bense bundan uzun zaman sonra sevildiğimi anladım. Nasıl mı? Bana verdiği emekten, değerden, yanındayken kendimi prenses gibi hissetmemden, bana ayırdığı zamandan çünkü o hep “zaman en kıymetli şey” der. Ve anladımki sevgi, kelimelerle değil, hislerle ve yapılanlarla bilinir.

03a1d9e3dcbff26078114b078f498e36

hayatımızdaki depremler

Hepimizin hayatında bazı dönemler olur, sanki her şey üst üste gelir. Eşimiz, dost bildiğimiz, tanıdığımız herkes bize karşı durur. Bazısı kötülük yapar, bazısı kırar, ortada bırakır, aldatır, yalan söyler, terk eder vs vs. Yani her şeyi hem de en güvendiğimiz, sevdiğimiz insanlar yapar. Tabi bu arada işlerimiz ters gidebilir, para kazanamaz hale geliriz, evimizin düzeni bozulur ve hatta sağlıkla ilgili sorunlar olabilir.

Bunların biri veya birkaçını çoğu insan yaşar çünkü hayat deneyimler dünyasıdır ve bizde değişik deneyimlerden geçeriz. Bir şekilde bunları toparlayarak tekrar hayata tutunuruz.

Bunların biri veya birkaçı bazen hafif sarsıntılar yaratır ve çabuk toparlanırız. Bazen ise birinin şiddeti o kadar büyüktür ki şiddetli bir deprem gibi tek alandaki bozulma dama taşları gibi tüm alanları yerle bir edebilir.

Bazense tüm alanlarımızın hepsi aynı anda küçük sarsıntılar geçirir, bunalırız ama artçı depremler gibi hafif sıyrıklarla geçirebiliriz.

Ve bazen ise tüm hayat alanlarımızda çok şiddetli depremler yaşayabiliriz. Öyle ki tutunacak güvenli bir liman kalmamıştır. Gerçekte bunlar ayakta kalmak için büyük deneyimlerdir. Eğer bu kadar şiddetli bir depremde ayakta kalabilirsek zaten bir daha hiç yıkılmayız.

Birde bu depremlerin şiddetini her insanın algılayış şeklide farklıdır, bazısı hafif artçıları bile sanki çok büyük bir deprem gibi abartarak yaşar. Bazı insanlar ise çok güçlü depremlerden bile kendi olmanın gücüyle tekrar doğrulur.

Gelelim lafı nereye getireceğime, bazen hayata geliş nedenimizle yani fıtratımız yani yaratılışımızla uyumsuz bir yaşamın içinde olabiliriz. Aslında mutlu değilizdir ama idare ettiğimiz için bunu düşünmeyiz. Birde alışkanlıkların getirdiği bildiğimiz ortamlarda iyi hissetme durumu, toplum kuralları falan vardır tabi. Yaşadığımız hayat bize iyi hissettiren hayat mı hiç düşünmeyiz.

İşte bizim yaratılışımızdan uzaklaştığımız bu tür durumlarda, insan olarak bizim yapamadığımızı, hayatın kendisi direkt yapar. Yani bazen kendi alanımızdaki düzeltilecekleri biz görmezden gelebiliriz ama bunların oranı artıkça hayat görür. Yaratılışımıza uzaklığımızın şiddetine göre de hayat alanlarımızda sarsıntılar yaşamaya başlayabiliriz, sorunlar başlar.

Ciddi durumlarda her şey sarsılır, yıkılır. Tıpkı depreme dayanıksız evler veya yıkılan eski evler gibi. Bu öyle bir durumdur ki hani birinci kat dursun, ikinci kat yıkılsın diyemeyiz. Tüm yaşam alanlarımız kasıp kavrulur. Öyle yıkılır ki her şey, ortalık toz duman içinde kalır, taş taş üstünde kalmadığı gibi, kendinizi bile tozdan dumandan göremez halde olursunuz. Ama yinede tüm durumlarda yılmayıp, tekrar kalkabilmeliyiz, neden mi? Dünyada var olduğumuza göre başka ne yapabiliriz?

Hayatın anlamı sadece yaşamaktır ve yaşarken deneyimlerden geçeriz. Aslında iyi kötü değil, sadece OLAN şeyler vardır. Olanlara verdiğimiz cevaplar bizim deneyimlerimizdir ve bunlardan bilgi alırız. Yani ruhumuz olanın BİLGİ’sini alır, bedenimiz olanın ya acısını ya da keyfini alır. Kesin olan tek şey ise her zaman YAŞAMIN bir yolunu bulmak ve devam etmektir. Tabi malum vakit gelip, burada tamamlanıncaya kadar, zaten dünyadan gidiş yani ölüm buradaki yaşamda tamamlanmadır.

Bu dünyadayken hep yaşamdan yana olun ve hiç unutmayın, YAŞAM hiçbir zaman ve hiç kimse için TAMAMLANMIŞ değildir. Ne yaparsak yapalım hep bir şeylerimiz eksik, gediklidir. Zaten her şeyin tam olmasını beklemeyin, tamamlanmak yaşamın buradaki seyrinin bitmesi demektir. Bu durumda eksik, gedik alanlarınızı sevin.

İşte böyle bir yıkım anında şunu hep hatırlayın, eski evinizin yerine yeni ev yapılması için, eskinin yıkılması gerekir. Hem de tamamının yıkılması gerekir. Eski evin birinci katının üzerine, yeni evin ikinci katı yapılmaz, yama olur, sahte olur. Yeni ev için, eskinin tamamen yıkılması gerekir ki, yeni inşa edilsin.

Evet, yaşarken hiç kolay değil bilirim çünkü bir sürü yerden darbeler alırsınız. Ama yeninin doğuşu için hep tekrar toparlanın. Sizin için daha iyinin olacağına inancınızı kaybetmeyin.

Kendi adıma özellikle geçen iki yılda belki tüm alanlarımda değil ama birkaç önemli alanımda kendimce çok ciddi sarsılmalar yaşadım. Hep sallandım, şaşırdım, ne yapacağımı bilemediğim anlar oldu ama hep tekrar toparlandım ve anlamaya, olanlar üzerinde tefekkür etmeye çalıştım. “Neden oldu, bu benim zihnimi neden böyle etkiledi, olana direnmeden geçsem nasıl olur, eyvallah diyebilir miyim?”

Netice kendimce acı çektiğim zamanlar yaşadım, güçsüz hissettim ve şimdi geriye baktığımda, yaşarken bana çok acı veren her olayı iyi ki yaşadım diyorum. Bu nasıl kıymetli bilir misiniz? Olandaki sizin için iyiliği görebilmeniz. Her şeyin sadece sizin daha iyi olmanıza destek için olduğu gerçeği ve tüm hayatın hepimizi her anımızda hep desteklediği gerçeği. Yaratılışın tek gerçeği hepimizi daha iyi haline getirmektir.

Evet, yıkılan alanlarım oldu ve yeniden yapılan muhteşem alanlarımda var. Bazen kötü hissetsem de, kendime geldiğim her anda olanların “benim zihnimi neden etkilediği” üzerinde yapabildiğim kadar düşündüm.

Tefekkür, normal düşünceden farklıdır. Tefekkürde, normal düşünceden farklı olarak enerjiniz artar. Yaşadığınız olaylarda, bu benim zihnimi neden etkiledi? Diyerek başlayın.

Ve bu yıl ise hem yeni alanlarımı daha çok tanıma, anlama halindeyim ve aynı zamanda bazı alanlarımda kuluçkada bekleyen bir kuş gibiyim yani bir şeylerin olgunlaşma, oluşumun kendini devam ettirme aşamaları. İşte bu aşamalar, daha önceki yıkım aşamaları olmadan olmazdı biliyorum.

Hepimiz yıkım anlarında acı çeksek de çıkalım, HAYAT GÜZEL, yaşamda olmanın keyfini öğrenelim. Neymiş bu acaba, herkesin dediği KEYİFLİ HAYAT, NEŞELİ HAYAT öğrenelim yahu.

Hepimize güzellikleri görebildiğimiz hayatlar diliyorum, sevgiyle kalalım ve her daim kendimize iyi davranalım.

img-20170511-wa0004