Doğum- ölüm..

Aslında insan için mutlak gerçek iki tane; doğum ve ölüm. Diğer her şey bu iki referans arasında yol alır. Bu ikisi insanı eşitler, adildir, mutlaktır. Ve gerisi sadece algıladıklarımıza verdiğimiz anlamlardadır.

Zor- kolay..

Hayat zor dediğimiz anda bir durup düşünmek gerekir. Her şey zıddıyla var olduğuna göre aynı zamanda hayat kolay olmalı.

Bu durumda ikisinin arası sadece bakış açısı, her şeyi çok katı ve değişmez sanışımız, kurallarımız, ilkelerimiz, yıkılmaz, mutlak sandıklarımız.

Erik ağacı ve ben-2..

Ben: Sevgili çiçeklerle bezenmiş erik ağacı, nasıl da mutlu görünüyorsun, bunun sırrını bana da versen (an’a hayranlık, tecelliyatı görme).

Acaba sahiden mutlu musun, bunu nereden bileyim? (Şüphe) (Akıştan kopuş)

Erik ağacı: Mutluyum çünkü olduğum gibiyim, kendi gerçekliğimde. İnsan da olduğu kişi olursa mutlu olur.

Yaratıldığın gibi kendin olursan mutlusun çağlar boyunca.

Ben: Ama insanın bilinci var, iradesi var, ağaçlarla bir değil ki?

Erik ağacı: Mutlulukla, bilincinin bir ilgisi yok. Zaten yaradılış bilinci mutluluk, memnuniyet üzerine, bunu o iradenle tekrar düşünebilirsin. Olduğu gerçekliğin içinde olan mutludur yaşamaktan, gerçekliğinden sapan ya da sapma anlarında olan şüphededir ve mutsuz.

Ben: Anladım düşüneceğim, bu arada güzelliğine hayran olmamak elde değil.

Erik ağacı: Sen de güzelsin, kendin olduğun anlarında.

Ben: 🙂

IMG-20200423-WA0075

Değilsin..

Bazen öylesine düşünürken aslında olanın istediğin olduğunu fark edersin ya, işte o anlarda kimsenin kurban olmadığını anla!

Bir şekilde sağlıksız bir düşünce yapımız varsa, bu düşüncelerin gerçekleştiğini anlamaktır, o kurban edilmiş hissettiğimiz anları anlamak.

Hepimiz bazen sağlıksız düşünceler, duygular içinde olabiliyoruz ve işte o duygu- düşünceler yoğun olup, tüm zihnimizi, günümüzü doldurursa, hayatlarımızı da onlar yönlendiriyor çünkü düşünce ve duyguların da bir varlığı, var oluşu ve kendini gerçekleştirme arzusu var.

Bu durumda bu sağlıksız düşünce, duygular hayatlarımızı çeşitli şekillerde cehenneme çevirebilir, bazen kurban bazen gaddar, bazen fesat, bazen haris, kıskanç vs oluruz, yani oluruz bir şeyler.

İşte onların, bizim hayatımız dediğimiz hayatın hakimiyetini almaması için;

1- Bazen böyle olumsuz duygu, düşüncede olabileceğimizi bil, herkes olur.

2- Onlar sen değil, sahiplenme, teslim olma!

3- O hastalıklı duygu veya düşüncenin altında ne olduğunu anlamak için çaba göster, neden öyle olduğunu düşün.

4- Hastalıklı duygu, düşüncelere hayatını kurban etme!

5- Pes etmeden kendinde olanları keşfederek devam et.

6- Her zaman düşebileceğimiz gibi, kalkabileceğimizi de bil.

7- Hayatın zaten bu ikilik arasında gidip geldiğini anlayıp hep arınmaya temizlenmeye gayret et.

Hayat bu işte, yaratıma ve kaderimize bir şekilde etki ettiğimizi anlayıp, bunu istediğimiz hale çevirebilme sanatı.

 

20200524_194012

Mihenk noktaları..

Hayat bu, tam olacak derken olmayanlar, olmaz derken olanlar olur. Geriye dönüp bakınca ikisi de derin izler bırakan ruhsal mihenk noktalarıdır, iyi ki olmuş veya olmamış denilen anlardır. Ne olmadıysa geçmiş olsun ve onun yerine olanlara selam olsun çünkü mutlaka bir olmamışın yerini bir olan doldurmuştur. O yüzden olan iyidir, bizdendir 🙂

Kısıtlı..

Düşüncelerimiz, kararlarımız, bilgimiz kısıtlı, sanki herkes etrafına kendi doğrularından duvar örmüş, bildiğinden başka doğru olamaz gibi kısıtlı. Kimse konforundan vazgeçemeyecek şekilde kısıtlı.

Oysa sonsuz evren, sonsuz olasılık, her an değişen, bilginin de ötesi olan bir evrende doğruların, kararlarınla oluşturduğun kısıtlı duvarların ne kadar gerçek, illa öyle mi olmak zorunda, başka türlü olamaz mı, başka yol yok mu, doğru dediğimiz gerçekten doğru mu?

O kendimize ördüğümüz mutlak kabullerin ne kadarı gerçek, duvarlarımızın ötesinde neler olabilir, gerçekten sadece senin düşündüğün mü gerçek, bu mümkün mü?