yüksek benlikle dertleşme

-Aslında bu aralar bir sorun var bende.. Hem iyiyim bir şekilde, hem hüzünlüyüm başka şekilde. Dengeleyemiyorum içimdeki hiç bir şeyi..
-Biliyorum tatlım yine de rahat ol, hepsi geçecek, geçecek biliyorum, çünkü geçmeyen yok bu hayatta.. Rahat ol düzenlenecek dengen yine.. Yalnız biraz ara ver olana,

-Sorun da bu, veremiyorum, vermem gerekir mi bilemiyorum.. Çünkü hem hiç olmadığım kadar mutluyum bir şekilde ve bazen çok acı çekiyorum yinede.. Vee bilemiyorum ne yapılır bu durumda bende.                                                                                                                                 yinede biraz uzaktan bak bu duruma, durum neyse, daha dingin düşünmenin bir faydası olur belkide

-Allahım lütfen yardım et bana, gerçekten bilmiyorum ne yaptığımı, bence saçmalıyorum, bir yerde yanlış yapıyor olmalıyım, toparlayamıyorum olanı, yardım etmeliyim kendime, bu böyle olmayacak ve olmuyor çünkü..                                                                                                            Enerjini biraz geri çek olandan, bence tek yolun buu.. lütfen beni dinle,

-Aslında çok haklısın biliyorum, şu an başka bir yol gelmiyor benim de aklıma.. Yalnız bu yolun düşüncesi bile, acı veriyor bana.. Yine de haklısın biliyorum, bunu denemeye çalışmalıyım.. Susmalıyım bir şekilde..                                                                                                                               –Hah şöyle, dene bunu, Lütfen sus ve iletişimde olma, gerek olmadıkca, mecbur kalmadıkca, lütfen suss.. En azından enerjinin azını da olsa kendine çek. Yeter artık.

-Tamam bunu deneyeceğim..                                                                                                                         Dene ve Yap artık, Yeter

-Biliyor musun, şu an konuştuğum ses, sen gerçekten benim Yüksek Benliğim, Yaratanım olamazsın.. biliyorum ki, aklımı kullanınca ve kalbimi tabikii, Ben olan O, bana böyle demezdi, demeyeceğini biliyorum. Çünkü Kalp hiçbir zaman acı da çekse, vazgeç, yeter artık demezdi bana, bundan eminim.. Bence sen sahte benliklerimden birisin ve ben yine de seni dinleyeceğim. Çünkü acı çekiyorum ve ne yapacağımı bilemiyorum..                                     Yanılıyorsun, biliyorsun her şey katman katman ve ben şu an Yüksek Benliğin’in bu katmanlarından biriyim ve şu an gerçekten biraz araya ve toparlanmaya ihtiyacın var.. Bunun sen de farkındasın ve benimle konuşma gereği hissettin. Dediklerimi elinden geldiğince yap ve yeni duruma tekrar bak. Biraz zaman ve sakinlik tanı kendine ve dengene, şimdilik Hoşçakal..

-Tamam Hoşçakall..

yaş dönümlerinin işaretleri

Yaş dönümlerinin bazı işaretleri var. Geçen gün bir arkadaşla kahve içmek için oturuyoruz. Sohbetin en derin yerinde, arka masadan biri geldi ve benim arkadaşa dedi ki..şunu okuyamadım da, gözlüğünüzü alabilir miyim? Boynunda yakın gözlüğü vardı arkadaşımın.. İçimden nasıl gülme geldi yine.. Anladım ki bu bir yaş dayanışması, yaş dönümlerinin işaretleri.. Çünkü  normal gözlükte kimse birbirinden gözlük istemez ve  almaz. Hatta çok titizlenirler gözlük konusunda.. Yakın gözlüğü evde, işte birbirinden isteyen gördüm de dışarıda görmemiştim doğrusu..

Böyle bir şey var sanırım belli yaş üstünde. Ben gözlük kullanmıyorum,  henüz bu yaş dönümünde de değilim de.. maksat gözlem sonucu tecrübe işte.. Bir de meslek gereği iyi gözlemciyim benn..

iyi hekimlik, anamnez ve gözlem yeteneği

Tıp egitiminde hastayla karşılaşma aşamasında ilk öğrendiğimiz, iyi bir anamnezin önemiydi. Anamnez iyi alınırsa zaten işin nerdeyse tamamı  çözülür derlerdi. Ve çok doğruydu bu. Anamnez (hastanın, rahatsızlığı ile ilgili genel öyküsü) tanışma ve birbirini anlama anı, gözlem, karşılıklı güven aşamasıdır. Bu aşama bir  sanattır. İyi bir hekimi ayıran o aşamada hastanın dediklerinden veya demediklerinden anladıklarıdır.

Gözlem ve anamnez yeteneği, ta Hipokrat’tan beri hekimliğin neredeyse aslı. İyi doktor iyi gözlemcidir, iyi anamnez alır ve tanıyı o aşamada koyar. Güven bu aşamada oluşur ve aslında şifa da burada oluşur.

Doktorluk puan değil gönül, duygu işidir. Bu zaman ve tecrübeyle gelişir. Yine de, bir temel yapı gerekir. Anamnez aşamasında aslında  sezgiler, akıl, vicdan devrededir.  Kapıdan girdiği anda, kişinin duruşu bakışı ten rengi kokusu hepsi onun hakkında bir şey söyler. Vee işte, bunu okumak ve anlamak sanattır. Birde bunu yapmak için karşındakine sefkat duyman, ona vakit ayırmayı seçmen gerekir. Haa tabiki şimdi sağlık sisteminde bu gerçekten çok zor, bilen bilir, yoğunluk ve zorunluluklar vardır. Herşeye rağmen bu bir vicdan işidir ve yapan güzel yapar. Ben kendi adıma iyi gözlemciyimdir, her ne kadar epeydir direk hasta görmesem de, kan bağışcılarında da bu konuda iyiyimdir. Bakar ve o demeden anlarım.

Tabi bunu sadece iş gereği yapmak ve  zamanla tüm yaşamında uygulamanın inceliği.. o başka. Kendi adıma bunu anlamaya çalışıyorum bu ara.. O demeden hissetmeye gönüllü olmak, yine de kendi demesi için izinli olmak ve karşılıklı anlama anında duyulan mutluluk.. Sanki bu bir çeşit o anın üzerinde düşünmek, yanii..

bir’iz

Hiç kimse birbirinden bağımsız değil. Herşey birbiri ile bağlantılı..aldığımız hava, bize değen deniz, bastığımız toprak..sevdiğimize de değdi..o çok uzakta olsa bile.
Bizi ısıtan güneş, onun da yüzünü ısıttı. Onun verdigi nefes, benim aldığım nefes oldu. Saçlarımı okşayan rüzgar, onun sırtını sıvazladı kim bilir..
Hava su toprak rüzgar güneş..hepsi hepimize değdi ve hepimizi birleştirdi. Ayrı olamayız sevdiklerimizden yanii..
Ve aynısının zıttı sevmediklerimiz için de geçerli. Benim verdiğim nefes, onun aldığı nefes belki..
Ayrı olamayız birbirimizden, sevsek de sevmesek de hanii.
Bu durumda şu var tabi, sevmenin ve sevmemenin ötesinde, hepsini kapsayan bir hal var sanki..

hücreler

Tıp fakültesinde okurken, adını duyduğum an, en şaşırdığım hücrelerdi Natural Kıller hücreleri, yani doğal öldürücü, katil hücreler..Bunlar bir çeşit savunma hücresi, lenfosit. Kandaki savunma hücrelerinin %5-15’ni oluşturuyor. Bunlar farklı yabancı gördüğü hücrelere(virüsler, kanser hücresi gibi hücrelere) anında sorgusuz sualsiz dalıyor, özelleşmemiş savunma hücresi. Bir çeşit psikopat yanii.. Vee ben bu hücre değilim, bununla birlikte içimde bu hücrenin olduğunu biliyorum.
İçimde hepatositler var, karaciğer hücresi..nasıl çalışkanlar, ben hepatositi de kapsıyorum ve o değilim.
İçimde eritrositler(alyuvar) var, benim şu anda üzerinde çalıştığım hücreler, çok severim kendilerini ve ben eritrosit değilim ve onu kapsıyorum.
Ben bu hücrelerin hiçbiri değilim ve hepsini kapsıyorum. Hepsinin huyu, suyu, rengi, iş yapışı farklı ve ben hiçbiri gibi iş yapmıyorum.
Çok sevdiğim alyuvar 120 gün yaşıyor, trombosit 9 gün yaşıyor..bunları kapsıyorum ve ben onların ömürleri değilim.
Öğrenciliğimde diğer bir şaşırdığım bilgi de vucutta hücre apopitozisi denen terimin varlığıydı. Yani bu şu demekti, hücrenin dışardan anlaşılmayan bir nedenle kendini imha etmesi, intiharı..Ben bunun olasılığını da biliyorum ve ben bu da değilim..
Daha simbiyotik yaşadıklarımıza, biz olmayanlara hiç girmiyorum. Vee bunların hepsini kapsayana ‘Aydek’ yani ‘ben’ diyorum..
Tüm bunlar, bu hücreler bir o kadar karmaşık ve bizim insanlık hallerimize benziyor sanki..bizim içimizde de psikopat Natural kıller olanımız var, normal lenfosit var, alyuvar, akyuvar vs vs var..
Natural Kıller’larıma rağmen, apopitozis yapan hücrelerime rağmen, hiçte fena bir insan olmayan ‘Aydek’e dönüştüysem, bizim bütünümüzden ne güzellikler oluşuyor kim bilir..
Konu çok derinde, bana bu günlük bu kadarı yeter..İlerleyemeyeceğim şimdi, bi dahaki sefere belki..

bedenimi sevmek

Bu sene bedenim çok güzelleşti. Çünkü onu sevmeyi öğrendim..kırk yıldır yapmadığım şey. Bedenim önce inanmadı sevgime, sonra onu severken gösterdiğim sabıra cevap verdi..güvendi. Bende severken ona güvendim..
Vee hiç bir şey istemedim, talep etmedim ondan..
Bu arada sevginin, sevdiğine güven ve bir şey talep etmemek olduğunu öğrendim ondan..bunu bilmiyordum oysa..
Ruhum kıskanıyor bu aralar, bedenime gösterdiğim sevgiyi. Çünkü ben yıllarca hep ruhumla ilgilendim, onu seyrettim, güzelleşsin istedim. Bu yüzden ruhum anlamadı önce ve bana kızdı. Oysa, ben bedenimi sevince, o da yıllardır istediği hale, nihayet geldi..Vee çok güzelleşti..Şimdi çok Neşeli..
Bu sene anladım ki..ikisi bir arada güzelleşince ben İyiyim..bilmiyordum öğrendim..
Neticede bu sebeple, hallerden İyilik var..bende bu sene..

şefkat

Bedenimi nasıl sevdiğimi soruyorsunuz ya, kısaca durum şöyle..İçinde annelik ya da babalık duygusu olanlar bilir, hani bir bebeği severken hissettiğimiz bir ‘şefkat’ duygusu vardır ya..nedense bu şefkati büyüyünce, pek çok şeyde unuturuz ya..işte ben, bedenime bir bebeğe duyduğum şefkati hissediyorum..ki anne olmadığım halde, teyze olarak tecrübeyle ve kalpten iyi bilirim bu duyguyu..Onun her şeyini ve her işlevini, işte öyle sever oldum.şimdi bedenimi..gerçekten kıyamıyorum ona. Hani bir bebeğin her konudaki kaprisi, nazı vardır ya, hatta çişi kakası bile bize sorun olmaz ve hoş görünür ya.İşte o kadar şefkat duyuyorum ona..
Çünkü o aracı, nihayet anladım. Kalpten hissettiğim bir duygu bu son aylarda. Ve birde şu var, bu zorlamayla olan bir şey değil..gerçek duygu..-mış gibi değil, gerçek şefkat..
Belkide hissettiğim ‘şefkat’ aslının gölgesi..ve çevremdeki pek çok şeyden sonra, en son bunun kendime dönüşü.
İşin sırrı bu işte anlayana. Sırrın ötesi de var tabii..O da çok yakında, kendi blogumda..

yolculuk hikayesi

Eskiden bir yolculuğa çıkarken, o yolculuğu ne kadar istesem de, bende bir endişe evham olurdu..
Ya kötü bir şey olursa, şu veya bu olursa vs.vs..
Şimdi ise teslimiyet ve benden yüceye güven var içimde..
Artık her yolculuk, bir hikaye bende.. çok severim hikayeleri de.
Rastgele öyle hikayeler birikiyor ki, hemde hiç beklemediğim bir anda.
Haa bunun için uzun bir yolculuk gerekmiyor illaki, attığım her adım bir yolculuk hikayesi bana. .
Bu yüzden her koşulda ‘iyilik var’ bende bu seneee..
Vee şunu da biliyorum ki, henüz hissettiklerim, aslının sadece gölgesi..

atalet- hareket

Ataletle, harekete geçmek arasında ince bir çizgi varmış. Önceden bilememişim, sınırları çok keskin sanmışım. Ve o sınırları aşmayı düşünmemişim bile..ne komik..
Şimdi anladım ki, sınır çok ince, istersen anında geçersin harekete.
Nerden mi biliyorum, tabiki.. tecrübeyle..
Şöyle ki, şimdi bir şey yapmayı isteyince, zihnim bir şekilde sabahtan başlıyor “yok, olmaz, bu uymaz sana, bu saatte nasıl gideceksin, araban da yok nasıl dönersin,vazgeç”..
Birde şöylesi zihin konuşmalarım var, bu daha ayartıcı bana “ya Aydek canım, şurda mis gibi evde oturmak varken nereye gideceksin, hem sen gündüzü seversin, sıcak çayın şalın kitabın varken nereye “..
Bende o an olansa şöyle, bu konuşmalar sürekli geçiyor, farkındayım..ilk anda kapılsam biliyorum ki yapmayacağım o şeyi. Bense hissediyorum ve kapılmıyorum onlara bir biçimde. .İçimde nasıl olduğunu bilmiyorum bir güven ve teslimiyet oluştu, benden yüceye..İşte ona güvenle, izliyorum ve yorum yapıp desteklemiyorum bu düşünceleri, önceki gibi takılmıyorum yani. .Aslında o düşünceler hep var orda biliyorum. Sanki o an Aydek olan ben ve onu gözleyen ben..iki kişiyim ben.. Zihnimdeki o kadar ayartıcıdan sonra gitmem, yapmam sanıyor, Aydek olan ben ve zihnim konu halloldu diyor, rahat yani.. Gözleyen ben, o güven içinde, zihnimden geçenlerin farkında ve takılmıyor onlara. Vee yapmam gereken şeyin zamanı geldiğinde, bende şaşırıyorum olana.. (çünkü bilmiyorum gün boyu, hangisinin dediği olacak) o an doğal bir biçimde ve sevgiyle çıkıyorum yola ve yapıyorum bir biçimde..Neticede bu kadar kolaymış her şey, boşuna yorulmuşum bunca sene. .

çirkin ördek yavrusu

Beni çocukluğumdan bilen bilir.. Fiziki olarak evdekilere hiç benzemezdim. Onlar düz saçlıyken ben kıvırcıktım, onlar ufak tefek ben iriydim. Gözlerim,  yüzüm bile farklıydı sanki.. Yani öyle derlerdi, yoksa ben o yaşta ne bileyim. Hani evin ‘komşunun çocuğu mu’ denileni, işte o bendim.. Sırf bu olsa yine iyi, birde ruhen farklıydım, huyum suyum meraklarım farklıydı (yani evdekiler öyle dediği için diyorum, yoksa ilk çocuklukta bunu bilemezdim ben). Asiydim onlara göre epeyce, evde veya dışarda farklı düşünür ve bunu ifade ederdim bir şekilde. Çekinmezdim sözümü de , patavatsızdım da yani. Benim tek bildiğim meraklıydım o zaman da bir şekilde.. Neyse büyüdükce aile, toplum insanı törpülüyor bir biçimde. Ben de törpülendim epeyce, ıslah edildim bir şekilde. Hem ruhen, hem bedenen.  Dualarımın da etkisi oldu sanırım.. aman düz saçlı olayım, aman ufak tefek olayım, aman farkedilmeyeyim gibi falan..

Ve liseye gelmeden dualarım kabul olmuştu, yani herkes gibiydim bende, ya da öyle davranmaya çalıştım bir biçimde.  Hep özümü, kendimi törpüledim, göstermek istemedim kendimi, hem de her konuda.  Hiç arkada kalmasam da, ileride olmamaya çalıştım bir şekilde.. ve ortalarda bıraktım kendimi. Tabi ki, konu ileri geri meselesi değil, o ben değildim bir biçimde ve bunu hissediyordum en derinimde. Anlamsızlık bir şekilde.. Artık o asi çirkin ördek yavrusu gitmiş, sıradan civciv olmuştum ben. Tabi ki aslında civciv sıradan değildir kabul, yalnız benim cinsim civciv değil.. İçim görünür olmak isterken,  özgürce salınmak isterken, dışım görünür olmaktan rahatsız.. Kendimi herkesten ve her şeyden hep sakladım ben..Yani sıradan insan halleri bir şekilde..

Vee işte bu sabah.. epeydir bunun gölgesi, hissi hep vardı da.. yine de ilk kez, bu sabah şunu ‘tüm benliğimde hissettim’ ben.  İçimdeki “çirkin ördek yavrusu” yeniden epeydir canlanmış.. Vee ikisi çatışıyor bir biçimde, gerçek olan Ben ve çevremin etkisiyle oluşturduğum kendini asıl sanan, sahte ben.. Ve artık “çirkin ördeğim”  bir yıldır çıkmış ortaya. Ondayken iyiyim ben, civcivken değil. İki gün önce hissettiğim ikisinin zorlamasıydı. Gerçekten çok zorlandım o cumartesi gecesi, nefessiz kaldım sanki. Vee bu pazartesi sabahı, dışarı adım attığım anda, kendiliğinden, tamamen, nasıl olduğunu bilemeden “gerçektim” ben.  Yaratılışımdan getirdiğim Ben’dim, “çirkin ördek”tim. Ve bunu her hücremde hissettim. Bu arada çirkin değilim tabi ki de, o “özümün tarifi olsun”, içimdeki “neşenin” adı olsun.. Aslında güzelim her biçimde..

Neticede,  farklıyım ben pek çok biçimde.. bencillik değil bu.. gerçek olan.  Yinede her şeyle birim ben.. Her şeyle Bir olsam da, neyse yaratılışım O olmalıyım ben..

Kendimce anlatayım bu kısmı yine.. Hani her hücremin farklı yapıda olup da, bütünün “Ben” olması gibi.. Herkesin yapısı farklı, yaratılışı farklı, tıpkı her hücrem gibi.. Ve onların bütünü olan “Ben”im gibi.. İşte bugün olan bu bende. Neyse yaratılışım,  O olmalıyım ben..

Hafta sonu o çok yoğun ağlama enerjim, bu şekilde işe dönüştü bende..İyi ki çok ağlamışım, arındımm sanki. Gökkuşağı çıktı işte içimde.. İyi ki de böyleyim, seviyorum kızım seni, hem her halinle.. Çirkin olduğum yalan, yinede masaldaki o ördeğim ben..