Üretmek..

Hangi konuda olursa olsun, ister yazmak, ister çizmek, bir taşı oymak, duvarı boyamak, ayakkabı yapmak, örgü örmek vs vs, ilhamın aktığı anlarda kesinlikle özgür olun. O anlar kısıtlamaya, sansürlenmeye gelmez. Yoksa habire yaptığım şeye o ne der, bu ne der kaygısına düşersiniz ve akış bozulur. Akışın bozulduğu alanda da özgün iş olmaz, sadece taklit olursunuz. Herhangi bir konuda isteyerek bir şey yapıyorsanız çevrenizin veya dış çemberin sizi kısıtlayan seslerini duymayın, ancak o zaman özgün bir şeyler üretebilirsiniz.

Farkında olmak lazım..

İnsan hayatında, yakın çevre, aile, eş, dost falan, eğer farkında olmazsanız en tehlikeli alandır. Ve genelde farkında olmayız ya da geç fark ederiz. Bu yakın çevre aynı zamanda güvenli bildik alandır, o yüzden dışarıdaki bilinmez aleme karşı bilinen alanda kalırız. Ve fakat işte en tehlikeli alan bu sahte güvenlik alanıdır, sevgi adı altında daima insanı aşağı çeker, kendine yakın tutar, kanatlarının uçmasına izin vermez, çok tehlikeli alandır o. Evet sizi severler ama kendince, o yüzden farklılaşmanızı hiç istemezler, hayallere izin vermezler, neşeyi istemezler, yaratımınızı engellerler.

İşte işin özü, öğrenilmiş sevgiler şeytanidir, ona boyun eğmeyin, ne iseniz o olmak için gerekirse vazgeçin, güvenli sandığınız çemberler, esir olduğunuz hayatlar olmasın. Çünkü sevgi daima özgürleştirir, özünü çıkartır, doğallığı sağlar, cesaret verir. Kan bağının değil kalbin samimi sevgisi, dostluğu her zaman iyidir.

Kimsiniz?

Ne zaman ki kendinizi fark edip, gereksiz fedakarlıklardan vazgeçince en yakınlarınız bile çeşitli bahanelerle laf söyler size, ince ince söylenirler sanki iyilik yapar gibi. Evet seviyorlardır sizi ama herkes kendi ihtiyaçlarının görülmesini daha çok sever. O yüzden aldırmayın, kanmayın, kendinizi unutmayın çünkü bu bedende yaşayan sizsiniz, sizin yaşayıp tecrübe etmeniz istendiği için buradasınız. Siz anneniz, babanız, eşiniz, dostunuz falanca filanca değilsiniz, sizsiniz, yaşayansınız.

Evet her canlıya değer katın ama kendinizi yok saymayın, kendinizi bilin, fark edin, gereksiz fedakarlıklarla sevgi dilenmeyin, gerek yok buna. Değerli yönlerinizi fark edip, hayata güvenin, o zaman sevilirsiniz, sevgi dilenmeyin. Ve en önemlisi kan bağına takılıp yakınlarınızın hayatını yaşamayın, yazık etmeyin bir ömre. Siz ne iseniz o olun. Sahi siz kimsiniz, neden buradasınız, neler yapacaktınız?

Gereksiz şeyler..

Şehirler arası yolculuklarda bazen diğer tarafa giden insanların yattığı yerleri görürüz ve bu hüzün verir çünkü insan ölümlü olduğunu bilir. Görünce yine gidenleri, düşündüm; ne gereksiz telaşlar var hayatlarımızda ve gereksiz mutsuzluklar. Kim bilir o gidenlerde de ne çok yapılacak işler, ne yorgunluklar, ne çok endişe, evhamlar, belki büyük acılar, belki tatlı anılar vardı. Belki uzun bir ömür belki kısaydı, kim bilir ne çok korkuları vardı, ne hasetler ettiler, dedikodular yaptılar.

Belki hep telaşlıydılar, belki hep huzursuz. Ve şimdi huzuru buldular. Yaşarken huzurda olsalar ne iyi olurdu. Oysa şimdi o hikayeler yaşandı ve bitti, hesap dürüldü, hepsi bu kadar.

Netice; gerekli gereksiz her şeyden korkma, ufacık şeylerden endişe etme, cesur ol, sevebildiğin kadar sev, iyi gelen şeyleri yap, iyi hissettiğin yerde ol. Hayat bu işte, sadece bu kadar; ne kadar tat alabiliyorsan bedenli sana ve ruhuna bu kar.

Eğer..

Eğer sizi anlamıyorlarsa, sıkışmış hissediyorsanız bir kez daha kalpten gelen cümlelerle anlatın. Tabi buna değer insanlara. Diğerleriyle uğraşmanıza gerek yok. Yürüdüğünüz sizin yolunuz, rehberiniz vicdanınız. Değmez kişilere hesap vermeye gerek yok.