İçimden milyonlarca şarkı geçiyor ama henüz yazılmamış ya da kuş cıvıltısı ya da belki su şırıltısı. Tam bilemedim ama bir güzellik var gecenin bu yamacında, kalbimin tam kıyısında. Her şey boş veya her şey dolu, hiç önemi yok bunların, sadece bir ışıltı var kalbimin en ücra köşesinde.
Aylar: Temmuz 2019
Sen ve kimse..
Nefes alman kimsenin nefesine engel değil, güneşle uyanman kimsenin uyanmasına engel değil, mutluluğun paylaşılır ama mutsuzluğun kimsenin umurunda değil.
Tanımsızlığın tanımı..
Beni tanımsız alanda bıraktığı için kızgındım ona, hala zaman zaman kızıyorum bu duruma ama bu arada tanımsızlığın da tanımı olduğunu anladım. Tanımsızlık gerçek özgürlüktü aslında.
Yani özgür olmak istersen, yani hayatın bir parçası gibi akmak istersen ama gerçekten, o zaman kimseyi tanımlamazsın ve kimsenin de seni tanımlamasına izin vermezsin. Ama gerçekten tanımsız ve akışta olmak istersen, yani gerçekten.
Ben ise bundan emin değilim.
Dün bugün yarın..
Hep düşünüyorum, hayata nasıl olursam nasıl olur? Ben mi değiştiriyorum bazı şeyleri, düşüncem mi hayatın tadını değiştiriyor, neler olduğu için ne oluyor? Elimde olandan, bana verilenden memnun olmak ne, nasıl olursa elimde olanın kıymetini elimdeyken bilirim?
Amannn işte sende, kafamda böyle düşünceler işte. Dün dündü, yarın henüz yok ve elimde olan sadece şimdi. Bunu nasıl yaşadığım önemli. Hep unutulan şey bu, bugünde olmak, bugünün işlerini yapmak, bugünden tat almak, bugünün keyfini çıkarmak, asıl konu bu. Çünkü dün bitti, yarın henüz yok. Her şeyi belirleyecek şimdi. Olduğun günde olmanın sihri. O işte her şeyi etkileyen ve belirleyen gerçek. Yani şimdi.
Birinden bir şey istediğinde bunu net sormak, istediğin olunca memnun olmak, olmayınca takılmayıp devam etmek. Bunlar önemli. Her denilenden etkilenmemek, olanı da olmayanı da sıkıntı etmemek. Olmayanın da güzelliğini görmek.
Nasıl hissediyorsam öyle olmak, olmasını istediğim gibi hissetmek. Bu önemli. Çünkü hayat her an akıyor. Zamanın olduğu yerdeki gerçeklik; hayat akıyor, duran bir şey yok, sürekli bir devinim var, istediğin olsa da olmasa da her şey değişiyor.
Haa bu arada, istediklerin de çok önemli değil, şeyler kişiler olaylar çok da önemli değil. Önemli olan ve gerçeğin gerçeği (gerçek, hayatın akışı çünkü bu dünyada zaman kavramı var), zamanın geçmesi değil, onun nasıl geçtiği. Olacak olanlar oluyor, olmayanlar kendi vaktini bekliyor ama bu arada, olan- olmayan arasında sen nasılsın, keyfin iyi mi, memnun musun, razı mısın hayattan? İşte bunlar önemli. Hayattan razı isen o da senden razı.
Razı olmadığın şeyler varsa bunları değiştirmenin yollarını ara, insanları çok takma, kimin olursa olsun insan insan işte, senden kıymetli değil, herkes yanından sadece geçer, o yüzden insanlara çok takılma. Ama kendine takıl, duygularına, düşüncelerine, hayatı algılayışına, yapış şekline, yapmayışlarına, işte bunları gözle ve gerekirse değiştir. Sakın korkma çünkü her şey sen istersen değişir. İsteğin önemli ve vaktinin gelmesi önemli ve isteğin için emek vermen önemli. Kendini geliştirmen, her gün birazcık yontman, düzeltmen gerekli.
Ama sakın unutma, her düzelttim dediğin tekrar bozulacak, yine de bu da sorun değil, hayatın düzeni böyle, sen takılma tekrar yeni şekliyle düzenle, hayat bir zaman sonra onu da dağıtır ama sorun etme, hayatın şekli böyle, yani şeklin şekilsizlikle sürekli değişikliği, bu hayatın şekli.
İnsan usta olursa, o şekilsizliği her gün tekrar şekillendirir, bunu unutma, senin hayatı şekillendirmede ustalaşman gerekli.
Şunu da hep hatırla, her şey adım adım bu hayatta, ani olan mucizeler dışında, her şey adım adım. Her gün isteklerini düşünmen ve emek vermen önemli. Sadece hayal etmen yetmez, her gün hayalin için harcadığın emek önemli, gerisi hayatın takdiri, emeğinin karşılığını vakti gelirse mutlak verir, vakti gelmemişse azıcık daha bekletir ama emeği hiçe saymaz, vardır hayatın bir hikmeti.
Başkalarına takılma, kızma, küsme, kıskanma, alınma, herkes bu hayatın içinde sadece bir yolcu. Sen her olana göre hayatı düzenle ama kişilere takılma, onlar vesile, senin yolunu çizen onlar değil, sen ol sadece.
Bu inanılmaz büyük düzen içinde sen sadece kendini ara, yolun kendine olsun, hayat zaten kendinin içinde, kendini bulursan hayatı bulursun, yaşamın ustası olursun. Ve ustalık sürekli, her gün ve her an, tekrar yaratılan ve yıkılan ve ortasında sen. Sanki dünyanın en büyük orkestrası ve her an yeni çalınan bir melodi ve orkestrayı yöneten sen. Yönetiyorsun ama çalınacak şarkılar önceden belli hiç değil, her an değişir, her şarkı anda bestelenir ve şef hisleriyle şarkıyı yönlendirir. Kalbin sesi, vicdanın hissi. Hayat önceden belli olan şeyler değil.
Sadece bugünü yaşa, sakın kederlenme çünkü hayat bunun için hiç değil. Dalgalarda kalabiliyor musun, hatta bir de ayakta kalmaya çalışırken bundan hafif bir keyif alabiliyor musun, beş duyunla kendini yani kendinin uzantısı olan hayatı seviyor musun? İşte o sensin, hayat olan senin devamın, sen de onun parçası. Kendinden hoşnut olman hayattan hoşnutluğun ve tersi de aynen geçerli.
Her güzellik senden sana, her keyif senden sana, her tat senden sana, yani hayattan sana senden hayata ve netice ikisi de aynı.
Hayatı sev, kendinden hoşnut ol, ikisi de aynı ve bazı şeyler zamanla, çabanla, emeğinle çünkü sev deyince hemen olmayabilir, ola da bilir ama bunun olması için kendin dediğini tanıman, her gün ilmek ilmek çözmen gerekli, yani duygular hisler düşünceler, neden sendekiler böyle, bilmen, çözmen, çözüp devam etmen önemli. Her gün adım adım her saniye.
Kalbine sor, kendinden razı mı? O senden razıysa hayat da razı.
Dün geçti, yarın yok ve sadece bugün, yani her an yapılan ve yıkılan ve sen. Onun bozulmasına fırsat verme, her yapılan ve yıkılanın arasında olan, işte o, hislerin ve kalbinin bağlı olduğu yer, onu koru, bozmalarına izin verme. Çünkü hayat geçiyor, zaman var unutma, insanlarla uğraşma, sen kendini hayatı anla, her insan bir aracı unutma, yolunda bazen taş bazen çiçek ama her ne ise insan sadece aracı, mesele sende.
İyilik halini bozma, bozdurma.
Kızma küsme kırgınlık kızgınlık keder öfke, sadece duygu, buna başkaları neden olur sanırız ama o duygular zaten bizde ve onlara takılırsan her gün toprağa yaklaşırsın, oysa sen iyilik hislerinle yukarı çekilebilirsin, ferah ve huzurla.
Dün bitti, yarın yok, bugününü iyi yaşa, olduğu kadar her günün güzelliğine emek harca.
Sadece..
Her şey döner değişir, değişmeyen yalnız ben,
Seni seviyorum sanıyorum, sevdiğim sadece sendeki ben..
Yaşa..
İnsan sürekli etrafındakilerin onu mutlu etmesini bekliyor ama yok öyle bir dünya. Sen gün içinde kendi keyif alanını sağlamazsan, hayat tatlı olmuyor. O yüzden adı ne olursa olsun (eş dost sevgili ana baba evlat), bırak başkalarını kendi haline, gün içinde sen kendi neşeni koru ya da neşeli olacağın şeyler yap. Hayat kaç yıl yaşarsan yaşa, yine de kısa, o yüzden onu kimseyi takarak yaşama. Yaşamak bir fırsat ve sakın onu kaçırma. Zaman, zamanla gidiyor yoksa..
Ben- o
Bende kaç gündür tatlı bir telaş yola çıkacak gibi, onda her zaman sakin bir deniz akışı yaşamak gibi..
Mekan..
İnsanlar mekanları kendine benzetir, insan neyse mekan o olur.
Benden bana, senden sana..
İnsanların hayatında çeşitli dönüm noktaları olur, belki dönem demeliyim ama o dönemler neticede bir nokta haline gelir.
O dönümlerden birinden bahsetmek istiyorum; burada, lafta değil özde, artık hissettiğin her duygunun, hissin, hareketin kaynağının kendin olduğunu anlıyorsun, yani her şey benden bana, senden sana. Bunu anlayıp, iman ettiğin zaman, bu tarifsiz tek gerçek oluyor, mutlak doğru.
Şimdi bu durumda, insanın hayatında çok şey değişiyor, değişmek zorunda, yoksa eskisi gibi olmuyor.
Mesela kızgınlık, öfke, kırgınlık, gözyaşı vs veya daha saldırgan duygular kin nefret haset fesat vs, işte tüm bunların nedeninin dışarıdan değil kendinden olduğunu anladığın bir dönem bu.
Dışarıda her zaman, sende mevcut bu duyguları tetikleyen birileri veya bir şeyler oluyor ama kaynak kendinsin. İşte bu bilgiyi tüm kalbinle anlıyorsun.
Her ne oluyorsa, ırmağın ilk çıkış kaynağı yani sende oluyor, bu mutlak doğru.
Her şey senin ırmağının kaynağından başlıyor ve senden yayılıyor. Yayılıyor çünkü bu negatif hisler, duygular, davranışlar arınmak, temizlenmek istiyor. Bunun için de dışarıdakileri vesile olarak kullanıyor çünkü ancak o zaman görünür olacağını biliyor. Çoğu zaman insanın kendinde göremediğini dışarıdaki aynalarda görmesi daha kolaydır.
Yalnız burada sorun şu, insan çok uzun zaman hep dışarıda gördüğü aynanın kendinden bağımsız olduğunu sanıyor.
Ve ilk cümlede dediğim dönüm noktalarından birinde dışarıda gördüğünden bağımsız olmadığını anlıyor, her şey benden bana- senden sana, hayatın kuralı bu.
Geçiş döneminde bunun yarattığı sıkıntı şu; varsa gördüğün kızgınlık kırgınlık öfke vs tüm sorun sende, kime ne kadar söylenebilirsin, kaynak sensen ne yapabilirsin? O zaman kendine dönmen ve kendi kaynağını temizlemen lazım.
Yani bu dönem kendine dönme dönemidir. İçindeki duyguların kaynağını bulma ve onu eritip, yok etme. Başka yolu yok, kendine dönüş yapılmadan döngü bitmiyor, aynı şeyler tekrar tekrar yaşanıyor.
-Neden kızdın?
– Beni değersiz hissettirdi.
-Neden değersiz hissettin?
-Aslında beni arzulamadığını söyledi.
-Arzulanacak kadar iyi olduğunun farkında değil misin?
-(Sessizlik)..
-İyi bak kendine ve kendini cezalandırma!
-(Sessizlik)..
-Hayat bu, kendine eziyet etme.
Sürekli aynı döngüye kapılmamak için kendi içine bakmalısın. Dünyanın hayatın Tanrının kimseye garezi yok. O yüzden sen arınmaya başlayıp, kaynağını temizlemelisin. Her gün bir parça.
Ve bundan sonrasında kendini temizlerken, kirli enerjilerden de uzak durmak gerekir. Seni kirleten insanlar, ortamlar, haset fesat insanlar sisteminden uzak olmalı. Çünkü etrafta aynalar olsa da senden bağımsız enerjiler de var. Yani ters aynalar, tersten gösteren aynalar, zıtlıklar.
İşte onların ırmağının kaynağını kirletmesini önlemelisin, uzaklaşmak uzaklaştırmak.
Netice her şey benden bana ve senden sana. Ve hiçbir şey bir günde olmayabilir, ilmek ilmek, her gün bir adımla başlıyor her şey unutma.