Boğaz- genital bölge..

İnsanda boğaz bölgesiyle göbek altındaki karın bölgesinin enerjileri arasında bağlantı vardır. Birindeki endokrin bezde sorun varsa diğerinde de zamanla oluşabilir. Mesela tiroit beziyle ilgili sıkıntısı olan veya sık ses kısıklığı tıkanıklık öksürük boğaz ağrısı çeken kişilerde kadınsa yumurtalık tüpler rahim veya o bölgenin diğer genital organlarında da bir sıkıntı vardır ya da adet düzensizliği, myom, gebelikle ilgili sorun olabilir. Aynısı erkekler için de geçerli, boğaz bölgesi sıkıntılı erkeklerde prostat veya genital bölge sorunları olabilir. Yine tam tersine alt endokrin bezlerde sorun varsa boğazda da sorun olabilir. Bu sorun illa hastalık anlamında olmayabilir, bazen sadece semptom vardır ve zamanla bu hastalığa ilerler.

Netice beden bütündür ve hiç ummadığımız bölgelerin enerji akışı direkt bağlantılıdır, birini düzeltince diğeri de zamanla düzelir, yeter ki istekli ve istikrarlı olalım.

Bulaşır..

İnsanlar sadece enfeksiyonların bulaşıcı olduğunu düşünür ama duygular da bulaşıcıdır. Evet virüs, bakteri, mantar, parazit enfeksiyonları bulaşabilir ama duygular da bulaşabilir. Enerjiler yayılıcıdır, ortam içinde birinden diğerine yayılır, bulaşır.

Bir ortamda neşeli biri, diğer on kişiyi etkileyip neşelendirebilir, canlandırır. Yani neşe, canlılık, mutluluk bulaşıcıdır. Veya tam tersi, ortamdaki depresif, mutsuz, yılgın, bitkin biri, diğer kişileri depresif, mutsuz yapabilir. Tabi dikkatli olmazsanız. Yine huzursuz biri, yanındakini de huzursuz yapar, endişeli endişe, evhamlı evham bulaştırabilir. Tabi dikkat edip önlem almazsanız.

Nasıl enfeksiyonlardan korunmak için önlemler almak gerekirse, istemediğimiz enerjilerden- duygulardan uzak durmak için de önlem almak, dikkatli olmak gerekir.

Tedbir adına mesela bu kişilerden uzak durmakta fayda vardır, temas gerekiyorsa kısa tutmak, uzun temas durumunda içselleştirmemek gerekir.

Kısa temaslar bir şekilde tolere edilebilir ama bu tür kişilerle aynı hayatı, evi paylaşmak zorunda olanlar vardır, işte o sıkıntılı. Mesela kronik depresif biriyle yaşayan zamanla depresyona girer, yaşam enerjisi düşer vs.

Aslında aynı ev içinde bile olsa teması azaltabilirsiniz. O kişiyi toparlanması için uyarın, destek almasına çalışın, ısrarla huyundan vazgeçmezse artık ciddiye almayın. Mesela duyun ama duymayın, görün ama görmeyin, çok dinlemeyin, teması her anlamda azaltın. Kişiyle mekanı ayırma şansınız yoksa bile iletişiminizi rölantiye alın, içselleştirmeyin. Yapabiliyorsanız en başta dediğim gibi uzak durun, bulaş olmasın. 🙂

Yani netice, yaşamı iyi yaşamak, enerjimizi iyi tutmak hem kendimize hem çevremize sorumluluğumuzdur. Her insan bazen kötü dönemlerden geçer, olağandır ama toparlanmak için gayret etmemek hatadır.

Feelings Faces Printable

Resim..

Yaşanan olayların beyinde anıları kalır. O anılar ilgili nöron kümesine bağlanır. Beynimizde vaktin birinde kaydettiğimiz bir resim ve his kalır. Olay, konu bitmiştir ama resim orada asılı kalır.

O resim canlı değildir. Duvara astığınız resimleri düşünün, o sadece birinin veya bir şeyin resmidir, büyümez, yaşlanmaz, değişmez, sadece çekildiği günkü haliyle duvarda asılı kalır. Biri oradan indirinceye kadar.

Zihnimizdeki hatırladığımız anıların resimleri de öyle, ilk çekildiği, kayıt altına alındığı günkü haliyle orada, belki bir ömür asılı durur. Ve çoğu zaman bu resme bakmak canımızı acıtır. Yaşanan olay anına, ‘dur çekiyorum’ deriz, resmi kaydederiz ve beynimizde o resim asılı kalır.

Oysa bu alemde her şey sürekli değişir, dönüşür, sabit olan sadece resimdir çünkü canlı değildir.

O zaman, canlı bile değilse ‘o resim neden canımızı acıtır?’ Resim sadece resimdir , canlı değildir ama biz düşüncelerimizin verdiği güçle onu canlandırabiliriz ve bu konuda çok yetenekliyiz. İnsanlar, cansız resim canlandırıcıları 🙂

Adeta miadı dolan şeyi suni solunumla yaşatmak gibi, yani yok olması gerekeni var etmek gibi. O hayalde kalmış resmi, bir anlamda hayaletleri, enerjimizi vererek canlandırabiliriz.

İşin ilginç yanı, o resmi canlandırmak için kullandığımız, bugünü yaşamamız için bize verilen enerji, bu anın enerjisidir. Onu kendimizi canlandırmak yerine, hayaletleri canlandırmak için bol keseden veririz. Farkında mısınız? Bu durumda aslında, o hatırladığımız can sıkıcı anıyı bugünün enerjisiyle kapladığımıza göre, o olay ha bire bugün tekrar yaşanıyor olur. Neden? Çünkü cansız olan canlandırıldı. Bunu tekrar tekrar yaşamak her gün tükenmek demek.

Enerji bu andadır, yaşam buradadır, aktarabileceğimiz veya söndürebileceğimiz şey an’dadır.

Bu durumda, aslında şu an olmayan bir şeyi sürekli hatırlayarak bu ana getirip canlandırma gücümüz var. Yani gelecek hayallerini gerçek hale getirebildiğimiz gibi, eskinin hayaletlerini de bugüne getirip canlandırabiliyoruz. Ne ilginç, dikkatimiz neredeyse canlılık orada.

Ve aslında şunu hepimiz biliriz; resimler gerçeği pek yansıtmaz, resmin gerçeğe benzerliği kabacadır sadece. Çoğu insan resimdeki halinden farklıdır, bazısı fotojeniktir, bazısı değildir, netice bir resimdir o.

Bu durumda resmi çekip kaydettiğimiz anın gerçek hal olduğunu bilemeyiz, ki genelde değildir. Anı, duyguya yapışmıştır ve resim olmuştur.

Peki çözüm nedir? Kendimizi kandırmayalım, çözüm bir anda olmuyor, yani bir anda oluyor ama o ana gelinceye kadar pek çok andan geçiyoruz ve o anların birinde oluyor. Anıların üzerinde tek tek çalışılabileceğini söyleyenler oluyor, ben bunu bilemiyorum, biraz sabırsızım sanırım.

Sadece şunun farkındayım, hepimizin geçmişten getirdiği onu rahatsız eden, farklı ve baskın duygu durumları var. Mesela kendi adıma alınganlık kırılganlık diyelim, diyelim dedim ama bende öyle 🙂 başkasında başka şeyler.

İşte hayatınızı etkileyen, sıkıntı veren, ha bire tekrar edip duran bu duygulara dikkat edin, onlar aynı duygu olduğu halde, bu yaşımıza kadar farklı pek çok olay ve anıya bağlanmıştır. Anılarda yaşanan olaylar farklı gibidir ama dikkat ederseniz sıkıntı veren duygu his aynıdır. Diyelim alınganlık, katılık 🙂 fark edip, ne olduğunu anlamaya  çalışmazsak tüm hayat böyle birkaç duygunun etkisinde sürer gider.

Bu durumda o tüm hayatınızın baskın iki üç duygusu neyse, onlarla çalışın. İki üç duyguyla çalışmak, binlerce anıyla uğraşmaktan iyidir. Baskın bir iki duygu, tüm hayatı algıladığımız veya hayata baktığımız penceremiz olur, her şeyi o pencerenin süzgecinden görür, değerlendiririz. Mesele o hafızamızdaki cansız resimler değil, her an bizi saran capcanlı yaşayan duygulardır. Onlar canlıdır ama yine enerji kaynağı bizdendir.

Bir olay yaşanırken biri hiç etkilenmez, diğeri değersizlik hisseder, bir diğeri öfke, diğeri kırılganlık yaşayabilir ve bunu anı hanesine kaydeder. Olay aynıdır ama kayıtlarımız çok farklıdır çünkü hepimizin doğuştan getirdiği mücadeleler, çözülmesi gereken, çalıştığı konular, ihtiyacımız olanlar çok farklıdır.

Bu durumda, ha bire değişen dönüşen dış dünyadaki olaylar değil, ‘bizim neden böyle hissettiğimiz’ önemlidir. Soracağımız soru, neden öyle hissettiğimizdir.

Mesela neden değersiz hissettik? Çünkü biri bunu hissettirdi, belki bizi biriyle kıyasladı ve değersizsin dedi. Yani kıyas. Kıyas gerçek midir? Değildir. Bugün böyle olan yarın değişir, bugün güzel dediğin yarın değildir, bugün tembel yarın çalışkan olabilir, başarısız başarılı olabilir. Kıyasla söylenen her şey değişir.

Dünya ‘neden- sonuç’ dünyasıdır. Beynimiz anı ve olayları böyle değerlendirir. Beyin biyolojik makinedir, değerlendirme sistemi dünyanın aynısıdır. Neden ve sonuçları birbirine bağlarsa o anıyı çözer ve kendini rahatlatır. Beyin hep sonucu ve neticeyi bilmek ister, işi bu.

O zaman, sorunlarda şunu düşünmeye çalışın; bir şey oldu ben şöyle yaptım ve diyelim başarısız oldum (bu arada başarısız olmak cümlesi de kıyastandır, kime göre neye göre? ) Beynin anıyı, duyguyu çözüp rahatlatması için, başarısızlığın neden olduğunu anlaması gerekir. Misal, çalışmadım başarısız oldum. Neden- sonuç. Beyin bunu bulunca rahatlar. O zaman çözümü bulur. Yeni denklem, çalışırsam başarırım olur.

Can acıtan duygularınızda önce buna bakın, neden- sonuç ne? Bulun. Sonra istiyorsanız çözüme gidin. Zamanla beyin rahatlar, anılara takılı kalmaz. Gün gelir, gün yaşanır ve hepsi zamanla olur.

Evet her olan anda olur ama burada yaşarken zamanla, o andaki olan olur. O yüzden her gün bir adım atın, her gün bir şey yapın denir.

Gün bugün, an bu an, keder bu an, neşe bu an. 🙂

(Bu konuda yazılacak çok şey var da, şimdilik bu kadar olsun, belki sonra daha derinleşiriz. )

IMG-20160124-WA0034

Gece ve şüphe..

Gece, insanın şüpheye düşmesine meyilli ortam yaratabilir. Geceleri insan, olanları gün ışığındaki gibi değerlendirmekte zorlanır.

Gecenin farklı bir enerjisi vardır; olumlu veya olumsuz olarak hissedilebilir. Mesela gece koruyucu, kollayıcı, şefkatli olabilir veya gece şüpheyi, huzursuzluğu, hırçınlığı artırabilir. Hatta gecenin bir yarısı tüm dünya sana karşı bile olabilir. Şüphelerin, zihin kargaşan zirvededir.

O yüzden, gece oluşan yoğun şüphe halinde, derin nefes al ve büyük ihtimalle yanıldığını bil. Gecenin insana olanları gösterdiği cam bambaşkadır, gecenin o şüphe camına denk geldiysen çok takılma. Sakinleş, zihnini dağıt ve sabahı bekle.

Gün her zaman olanın farklı yönünü ışığını katarak gösterir. O yüzden biraz sabır..

star-yildiz-gece-moon-ay