Nefes almak kaos, vermek düzen. Bu durumda sürekli kaosu düzene koymanın adı ; yaşam. 🙂
metafizik olmak
Şüphe..
Şüphenin olmaması için sahiplik duygusu olmamalı ve şüphe var. 🙂
Öylesine işte..
Bu sabah içimde şöyle bir his var; hani ben dünyada bir çocuğum, henüz zihinsel olarak reşit değilim. Ve beni her an sevgiyle, bana hiç belli ettirmeden ama her adımımda koruyup- kollayan bir anne ve babanın çocuğuyum. Hiçbir sorun yok, sorun diye bir şey yok. Sadece bir şeyler oluyor ve ben biliyorum hepsi iyiliğim için, dimdik ayakta durabilmem için, zihnimi geliştirerek büyümem için.
Bu sabah ben bir çocuğum; anne- babanın birliğinden oluşan yaradanın, hep sevgiyle koruyup kolladığı çocuğu. İyiliğim için yaptıklarını, koruyup kolladığını belli etmemek için, birimize diğerini vesile eden, gerçek bir ebeveyn o.
O da haklı; o kadar çok çocuğu var ki, hepsini dengeleyerek büyütmeye çalışan, eşit seven ama adil olan ve yaptığı her şeye diğer kardeşleri vesile eden bir sevgili ebeveyn.
Bugün onun benim için, çaktırmadan, kendi adına aracılarıyla yaptıklarını fark ettikçe nasıl gülmek geliyor içimden. Dışarı çıkmadan çocuğunun cebine parasını koyan baba gibi, ya da meyvesini sessizce veren anne gibi, küçük gibi görünen ama büyük şeyler çünkü bunlar hep bana olan sevgiden.
Mesela sabah tıklım tıkış dolu otobüste, ayakta durmasın diye, biner binmez oturan birinin, durağı geldiği için inmesini sağlayıp, seni oturtturan ebeveyn gibi.
Bunları belli etmeden yaptığından ve çoğu zaman yaptıklarını anlamadığımdan suratım asık dolaşırken, bugün durumu fark ettiğimi anlayıp, gizlice gülümseyen beni de güldüren, içime tatlı bir neşe veren, seviyorum seni çok.
Ve biliyorum ki benim dünyasal sevgim, seninki kadar olgun, kapsayıcı, güçlü, samimi değil. Benimki, rüzgara benzer duygularımın esişine göre değişen, bugün çok sevip öbür gün içerleleyip, küsebildiğim bir sevgi.
Dedim ya daha reşit değilim, zihinsel olarak henüz o kadar olgun değilim ama şunu biliyorum; yaa aslında.. ben seni çok seviyorum. İyi ki bu yaşama doğurdun beni, sağ ol varlığımın kaynağı. Sevgimdesin. ❤

Karşılaştırma..
Ustalar, “Karşılaştırma, kıyas yapma!” derler. Ama insanlar ha bire her şeyi karşılaştırırlar.
Ustalar derler ki, “Bir elma ağacı, kavak ağacıyla kendini karşılaştırmaz. Her şey ve herkes olduğu gibidir. Bir kedi, ‘ben niye kuş değilim?’ demez. Ama insan herkesle ve her şeyle kendini karşılaştırır.
Güzeldir, daha güzeli görür karşılaştırır, kısadır uzunla kaşılaştırır. Zaten karşılaştırmasa nereden bilecek kısa ya da uzun olduğunu. Kısa- uzun, güzel- çirkin, genç- yaşlı bunlar karşılaştırma kelimeleridir. Kime göre kısa, kime göre güzel, kime göre gençsin? Yani sabit bir şey yok. Birine göre kısa, diğerinin yanında uzunsun.
Mesela birinin kafası ticarete yatkındır, okumaz ama okuyup memur olanla kendini kıyaslar. İnsan der de der. Çünkü insan karşılaştırır. İnsan kıyas yapar. Kıyasla alınan sonuç ise gerçek değildir ve insanı geçici olarak mutlu veya mutsuz edebilir. Çünkü bugün böyle olan, yarın başka türlü olabilir.

Sesini içime çektim..
Kışın ortasında bir kuş, öyle bahar gibi ötüyordu ki, gözlerimi kapayıp, sesini içime çektim. 🙂
İz..
Beden ne yaşarsa yaşasın onda iz kalmaz. Şekil değişikliği olabilir ama olanın izi kalmaz.
İz; zihinde, düşüncede, hislerde kalır. Oysa bedende deneyim bitmiştir.
Bu durumda; ha bire hatırlanan, zihindeki hislerdir.
Yani bedenin tamamında yaşananların hissi kalır. Ona ‘hücre hafızası’ derler.
Bu durumda; bedende iz kalmazsa, hücre hafızasında anı nasıl hatırlanır, bu nasıl olur?
Düşünce ve hisler, her yerde olduğu gibi bedenin de içindedir, o yüzden hatırlanır.
Bu durumda beden, zihnin içindedir.
Ve netice; zihin her yerdedir. 🙂

Güzel hissetmek..
En çok seni severken güzel hissediyorsam, neden kendime eziyet edeyim? 🙂
Beden duruşları.
Yolda rastgele yürüdüğünüz anlarda, yürüyüşünüzü hissetmeye çalışın. Nasıl yürüyorsunuz?
Mesela sağa veya sola fazla basıyor olabilir misiniz ya da beden dengeniz bir yöne doğru meyilli mi? Toprağa çok mu basarsınız ya da hafif uçar gibi mi yürürsünüz? Yürürken aşağı doğru çekiliyor, toprak çekiyor gibi hissiniz olur mu? Ya da yürürken başınızı daha çok önünüze mi eğersiniz veya çok mu dik tutarsınız?
Mesela sırtınız nasıldır? Eğik mi ya da düz mü durursunuz?
Normal anlarınızda yüz hatlarınızı hissetseniz, nasıldır? Mesela yüzünüz gergin mi, sakin midir? Ya da gözleriniz sıklıkla nasıl bakar? Üzgün, bitkin mi ya da coşkulu mu ya da ne?
Bunların hepsi sizin kendinizle ilgili bilgilerdir. Siz kimsiniz? Bunların toplamından anlarsınız. Ne tür duygu, düşünce üreten birisiniz, hayatla aranız nasıl, nelere meyliniz var, geçmişe takıntılı mısınız, ne tür hastalıklarınız? Vs vs pek çok şeyi öğrenebilirsiniz.
Bilerek pozisyon aldığınız anlarda değil, ara ara rastgele anlarda kendinize bakın. Öyle anlarda bedenden bütünün bilgisini alabilirsiniz. Siz aslında kimsiniz? Gösterdiğiniz değil, aslında olan siz kimsiniz? İyi misiniz hoş musunuz? 🙂

Gece ve şüphe..
Gece, insanın şüpheye düşmesine meyilli ortam yaratabilir. Geceleri insan, olanları gün ışığındaki gibi değerlendirmekte zorlanır.
Gecenin farklı bir enerjisi vardır; olumlu veya olumsuz olarak hissedilebilir. Mesela gece koruyucu, kollayıcı, şefkatli olabilir veya gece şüpheyi, huzursuzluğu, hırçınlığı artırabilir. Hatta gecenin bir yarısı tüm dünya sana karşı bile olabilir. Şüphelerin, zihin kargaşan zirvededir.
O yüzden, gece oluşan yoğun şüphe halinde, derin nefes al ve büyük ihtimalle yanıldığını bil. Gecenin insana olanları gösterdiği cam bambaşkadır, gecenin o şüphe camına denk geldiysen çok takılma. Sakinleş, zihnini dağıt ve sabahı bekle.
Gün her zaman olanın farklı yönünü ışığını katarak gösterir. O yüzden biraz sabır..

Her sabah enerji..
Her sabah uyandığında belirli bir miktar enerjin olur. Mesela bir birim olarak ona 100 diyelim, her sabah yaklaşık 100 birim enerjiyle uyanırsın. Bu arada yaklaşık dedim çünkü bazen bu üst limit 70- 80 olabilir veya düştüğün bir ortalama alt limit vardır bir de herkesin hayatında dibi gördüğü hatta dibin altına eksilere indiği dönemler olabilir. Biz yine ortalamayı alalım, her sabah ortalama 70- 100 arasında değişen bir enerji salınım puanın olsun.
Bu başlangıç değerini gün içinde yaptıklarınla veya olanlarla artırabilir veya azaltabilirsin, salınım bazen düşer, bazen artar, güne ve yaşananlara ve senin olanlara kattığın anlamlara göre değişir.
İşin ilginci bu enerji depolanmaz. Yani bir kısmını kullanayım, birazı yarına kalsın olmaz. Enerji işinde stokculuk yok yani.
Bu durumda her sabah bir karar vermen lazım, her şeye enerjin yetemeyeceğine göre, hesaplamak gerekir, kaçı yemeğe, kaçı muhabbete, kaçı kendinle kalmaya, ne kadarı okumaya- yazmaya veya ailene vs vs?
Hesap belli, diyelim ki 10 birim paran var ve almak istediklerin var, paranı birkaç şeye ya da 10 birimin hepsini bir şeye harcayabilirsin.
Hesabını buna göre yap, yani her sabah enerjin o gün için yaklaşık belli.
Ve akşam olduğunda enerji en altlara ulaştığında, ertesi güne tekrar uyanmak için üretim başlayacak. Tabi kısmetinde ertesi gün varsa. 🙂
