Bataklık..

Olumsuz ruh hali bataklık gibidir, siz uzattıkça dibe daha çok çekilirsiniz, yani aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmek, saplantı haline getirmek, bir süre sonra bataklığın dibini gösterir. Bundan kurtulmanın yolu, odağını değiştirmek, dikkatinizi başka şeylere yöneltmektir. Zihninizi bataklıktan çekerseniz bedeniniz de çekilir merak etmeyin.

Bazı insanlar, okyanus, kap..

Bazı insanlar ne kurnaz ve bazı insanlar ne tuhaf.

Bu devirde o kadar çok insan arayış içinde ki, ne olduğunu kim olduğunu, neden bu dünyada olduğunu, nasıl daha iyi olabileceğini anlamak isteyen insanlarla dolu dünya ama bir o kadar da hazır hap bilgi ile her şeyi istediği gibi yapabileceğini düşünen insanlar var. Oysa öyle bir dünya yok, emeksiz yemek yok, sen eti patatesi soğanı tezgaha koydun diye emek harcamadan olan bir yemek yok, yani ritüeller yaptın, bazı cümleleri tekrarladın diye dünyan değişmez. Bazıları bunlarla değiştiğini sanır çünkü uyanıklık uykusundadır.

Mevlana’nın bir sözü var: “Okyanus ne kadar büyük olursa olsun, insan yalnızca kabı kadar su alabilir.”

Durum budur.

Yani üç nefes al, gözlerini kapat, başarıyı bolluğu sağlığı iste, gözlerini açınca çoktan oldu, hatta üç kez oldu oldu oldu de, böyle bir şey yok ama buna inanan insanlar var ya da inanmayı tercih edip aklını kullanmayanlar çünkü bazı insanların aklı öylesine var. Bunu söyleyenler bu işin ticaretini yapıyor, aklını kullanmamayı tercih edenler de yüzünde gülümsemeyle oldu oldu diyor, bilimden uzak, kavramlardan uzak, bilgiden uzak sahteciler gibi. Ama bunlara uyanlara saf insanlar demiyorum, onlar atalet içinde, hazır hapçı, bir şeyi yapmadan emeksiz, sadece verdikleri kurs parasıyla her şeyin olacağını kabul edenler, aklını kullanmayanlar.

Böyle hap bilgi verdiğini söyleyenlere de parasına güvenip bilgiyi paraya sığdırıp alacağına inananlara da kızmıyorum çünkü aralarında anahtar kilit ilişkisi var.

Doğrusu herhangi bir konuda, bilgide, söylenenin bilimsel alt yapısını veya henüz bilimsel olarak çözülmemiş şeylerin ezoterik kaynağını sorgulayıp, içinize sinerse, inanırsanız yol alın veya nasıl istiyorsanız öyle yapın.

Gelelim Mevlana’nın sözüne, bilgi her yerde var, sonsuz evrende yaradılışın bilgisi her an akıyor ve her yerde ama onun her yerde olması bizim görebildiğimiz, anlayabildiğimiz anlamına gelmiyor. Bilgi, yaradılışın aklı, bize hem bağlı hem bizden ayrı var, o zaten var ve bizler ancak zihnimizin, aklımızın açıklığı oranında onu anlayabiliriz. Tıpkı elimizde küçük bir kapla okyanustan su almak gibi, bardakla suyu alıyorsan onun sınırı bardak kadardır, yani her aklın bir sınırı var ama genişletilebilir.

Bu zihin kabı katı maddeden değil, onu akılcı bilgiyle, düşünerek, bilimle, tefekkürle genişletebiliriz ve daha çoğunu alabiliriz ama günü gelince bırakmak şartıyla çünkü bardağına, kabına doldurduğun suyu içmezsen, kullanmazsan bardağı tekrar dolduramazsın. Alacaksın ama boşaltacaksın da, evrenin kuralı böyle.

Yani aldığın da değişmez ve sabit değil, vakti gelince o aldığın bilgiyi de boşaltmayı yok saymayı bilmelisin, tıpkı tuğla gibi. Orada tuğla duruyor, aldın onu, inceledin, sert, pürüzsüz, pürüzlü vs dedin, işledin, yonttun, düzelttin, şekil verdin ve diyelim ki bir duvarın örülmesinde kullandın. O artık tuğla değil, duvar oldu, bilgisi değişti. Bilgi alıp saklamak için değil, onu kabımız yani zihnimiz ölçüsünde alıp, onunla bir şey yapıp, bırakırız, yani böyle olmalı ki bir anlamı olsun, kaplar genişlesin çünkü o kaplar katı değil, sabit değil.

Kaplar nasıl genişler? Dedim aslında bilimle, tefekkürle, düşünmekle genişler.

Yani bazı ezber cümleleri söyleyip, hiç kafa yormayıp “oldu oldu oldu” diyerek genişlemez, o sadece kendini kandırmak olur, emeksiz yemeğin hayalini kurmak olur, sahte olur.

Emeğin her zaman bir karşılığı olur, belki o karşılık beklemediğiniz yerden gelir ama gelir.

Ezberlenmiş ve tekrar edilen cümleler, olumlamalarla belki günlük stres üreten bedenin beynini biraz rahatlatırsınız, tekrarlar beyni rahatlatır ama konuları çözmez. Konular, sorunlar sürekli açılan iç içe geçmiş kapılar gibidir, birinden geçersin kapının “hah tamam oldu” dersin, rahatlarsın bir süre ama tekrar yeni bir sorunla yeni bir kapının olduğunu anlarsın, iç içedir, yani sonsuz.

Sonsuz olanda neden bir şeyler sayıyla olsun, sonlu olsun bir düşünün, olmaz ama kabımız kadarını anladığımız için sonlu sanırız. Tıpkı Allah’ın 99 ismi deyip bununla insanları toplayan kişiler gibi, sonsuz olan neden sonlu sıfatlarla, sayılarda olsun? Olmaz. Sen sadece kendini kandırırsın, kabın kadar anlarsın.

Netice hiçbir şeye saplanma, bilgiye bile, her şey değişir, dönüşür, alırsın, değerlendirir veya değerlendiremezsin ve bırakırsın veya hiç alamazsın. Her şey aklının, zihninin, kalbinin açıklığı kadardır.

Okyanustan kabın kadarını alırsın, ötesi yok, hiç olmadı.

İz..

Beden ne yaşarsa yaşasın onda iz kalmaz. Şekil değişikliği olabilir ama olanın izi kalmaz.

İz; zihinde, düşüncede, hislerde kalır. Oysa bedende deneyim bitmiştir.

Bu durumda; ha bire hatırlanan, zihindeki hislerdir.

Yani bedenin tamamında yaşananların hissi kalır. Ona ‘hücre hafızası’ derler.

Bu durumda; bedende iz kalmazsa, hücre hafızasında anı nasıl hatırlanır, bu nasıl olur?

Düşünce ve hisler, her yerde olduğu gibi bedenin de içindedir, o yüzden hatırlanır.

Bu durumda beden, zihnin içindedir.

Ve netice; zihin her yerdedir. 🙂

20181007_141624

Bağırsaklar..

İnsanların hayatında sürekli bir şeyler olur, bazısı iyidir, bazısı zor gelir. O zor gelenleri, yaşadıktan sonra bir türlü bırakamayız.

Bedende olay ne kadar şiddetli olursa olsun yaşanır ve biter ama zihin onu bırakmaz. Düşünür durur, tekrar karıştırır, tekrar çözer.

Her zaman yaşanan olayın bir bilgisi, mesajı vardır, onu anlayıp, sindirmemiz gerekir.

Sindirimde bağırsaklar gelen gıdayı sırayla kendinden geçirir, onunla hemhal olur, gerekli kısmını hücrelere alır, gerekmezse ‘sen posasın, işime yaramazsın’ der ve bırakır. Beden için her şey normalde nettir. Gelene bakar, işime yarar ya da yaramaz der, yani karar verir ve uygular.

Aynı şey enerji beden içinde geçerlidir. Olay geldi, yaşandı, düşündük taşındık, o anki aklımızın erdiği kadarıyla bir karar verdik, hoşumuza gittiyse güzel anılara kaydettik, değilse o bir posadır.

Yenilen gıdanın posası atılmazsa, bir müddet sonra bedeni zehirler, işe yaramayanın oradan uzaklaştırılması gerekir. Sağlıklı beden bunu doğalca yapar.

Aynısını olayların duygusu içinde yapmak gerekir, yani ‘sağlıklı beden için sağlıklı zihin’ gerekir. Sağlıklı zihin, işe yaramayan duygusal posalara doğalca yol verir. Zehirli düşünceler zaman içinde atılamazsa, bağırsaklarda sorun çıkarır.

O bağırsak sorununun adı, bazen basit bir kabızlık, bazen ülseratif kolit, crohn, bazen tümör, polip vs olur. Adları, sıkıntıları değişse de asıl konu aynıdır; geçmiş bırakılamamaktadır, atıklar birikmiştir, bedende zehir vardır.

Aslında yapılacaklar bellidir, sadece bunu öğrenmek için emek vermekten vazgeçmemek gerekir.

1-Öncelikle, konunun değerlendirmesini yap ve bir karar ver.

2-Unutma bu karar o anki aklına göredir, belki bir yıl sonra uygun gelmeyebilir ama bunu sorun etme çünkü karar verdiğin an önemlidir. Orda ne karar verdiysen o an için doğrudur, başka türlü yapabilseydin yapardın zaten. Zihninin aldığı kararın o an için doğru karar olduğunu kabul et.

3-Karar verdikten sonra konuyu zihninde ha bire dolandırma.

4-Unutma, o an o kadar biliyordun, o kadar yaptın, o yüzden sonradan kendine kızma.

5-Konu her aklına gelişte (gelir çünkü) onu fark et ve peşinden gitme, sadece gelirse geldiğini gör, onu uzatma, yeni düşüncelerle büyütme. Tıpkı karanlık bir yağmur damlasının büyüdükçe koca bir bulut olması gibi, düşünerek büyütme.

6-Gelsin ama yeni yorumlar eklememeyi ciddiye al.

7-Zamanla onun aklına gelişi azalacak, yeter ki peşinden gitme, uzatma.

8-Ve şunu hiç unutma, herkes bir şeyler yaşar, konu farklı olabilir ama herkesin yaşadığı kendine göre ağırdır. Herkesin farklı konularda yaşadığı çıkmazlar mutlaka vardır, dışarıdan gördüğüne aldanma.

9-Yediklerinin posasını bağırsaktan nasıl atman gerekiyorsa, gereksiz duyguları da boşalt, at. Çünkü atık madde bedeni zehirler. Tıpkı zehirli düşünceler gibi.

10-Fiziksel olduğu kadar, duygusal posalara da yol ver, çekip gitsinler.

11-Çok düşünme, hatırlama, zihninde eleyip durma, o oldu bu oldu, şunlar bunu yaptı, bu yapılmadı, boş ver çok mu önemli?

12-Uzatma, sadece yaşadıklarından öğrendiğin varsa, paylaş ki bizde bilelim.

12-“Önce can, sonra canan”, önce iyi olmanın yolunu bul, sonra başkalarıyla uğraş.

13-Unutma; hiçbir şey canından kıymetli değil.

 

images (2)

zihinler serbest

Bazen çok basit bir cevabı zihnimizi serbest bırakmadığımız için, gözünün önündekini görmeyenler gibi, farketmiyor olabiliriz.
Özellikle sorun olarak gördüklerimize, biraz dışardan bakmak gerekebilir. Sanki biz değilde, bizim ikinci bir kopyamız var da, değerlendirmeyi ona bırakmışız gibi. Birazda O çalışsın canımm, biz mi çözeceğiz her konuyu.
Bu nedenle bugün cevapları bulmak için zihinler serbestt.. ikinci kopyalar çalışsın biraz.. biz keyfimize bakalım, O’na bırakalım konuları çözsün.
Akşama hepimiz aradığımız tüm cevapları bulmuş olalım emii..
Kendimizi de çok zorlamayalım, cevapların birini bile bugün bulsak yeter.. Nolacak sanki, kismetse başka günlerde varr, rahat olalım yahuu..
Ee hadi gün başladıı ve zihinler serbestt ve çözümler kolay olsun.

 20151127_110817