bu bir his

O yerli yersiz geliyor ve gözlerimi dolduruyor ve ben bilemiyorum ne yapacağımı.. İçinde göz yaşı ile beraber bir sıcaklık, hoşluk var. Zaten yalnızsam çeşme gibi akıyor gözlerim, değilse zorluyorum dolan göz pınarlarımı, epeycesi zaten dökülüyor ve ben irade ile zorla gönderiyorum onları. Sanki temizleyici bir enerji, her şeye rağmen.. Gelip gidince  bir iyilik, şefkat bırakıyor içimde.
Sanki kalbim o enerji geldiği anda bir hop ediyor. O geldiğinde o duyguda, bir konu bir amaç yok ve gözlerimden yaş akıyor, hani fark etmeden, suyun altına bırakılan bir kap gibi, hani dolar ve tam kabın dolu anında, bir an su dolu kalır ve sonra, taşar, sen fark etmeden.. öyle kendiliğinden, kabın içi, sanki benim göz pınarlarım gibi.. O anda yapabileceğim hiçbir şey  yok onu önlemek için, geliyor ve kaplıyor beni.. Bu his boynumu büküyor, beni mahzunlaştırıyor. Yoğun gelirse fena, hafifse neyse.. Bu bir his, duygu.. ve içinde düşünce, yapacak hiç bir şey yok.. O geliyor benim kalbimi gözyaşı ile dolduruyor ve ertesi gün gidiyor. Bir daha gelene kadar, neyse ki gidiyor..

aşk

Herkes nasıl seveceğim diye soruyor ya, bence şöyle..

Şimdi bunun, hazır olana, hazır olduğu anda gelen bir kıvılcımı var. İşte o kıvılcım geldiğinde, ne olduğunu anlamasan da, yapacak bir şey yok, çünkü o planla gelmiyor (planlı olanın adı başka bir şeydir mutlaka). Bunun kıymetini bilmek lazım.

Aslında ben şunu anladım bu duyguyu hissetmek, kesinlikle bir lütuf yaradandan bize, çünkü o hiç bilinmeden geçebilir bu hayat..

Ve kimsenin anlamak istemediği şu, bundan sonrası sadece kendinle ilgili, bu öyle bir şey ki, bir bakıyorsun aşık değilsin ve sen ‘Aşk’sın. Yani bir şey beklemen gerekmiyor karşından (tabi ki olursa ne ala). O duygu seninle, tüm benliğinde, yaşam aşkını artırıcı, içini genişletici, kalbini açıcı bir duygu.

Ve bunun için de, çıkar yok, hedef yok, o öylesine ve o kendi yolunu kendi buluyor, senin zorlaman gerekmiyor. Aşk zorlanamaz, o kendi gelir ve kendi enerjisiyle yolunu alır her anında..

Ha bunun karşı tarafını soruyorsunuz ya, Aşk.. karşı taraflı bir duygu değil, o çok özel.. Ve başlangıcında biri buna vesile olsa da.. ki oluyor mutlaka, sonrası tek kişilik sadece, sen aşk oluyorsun ve bu duygu senden yansıyor sadece.. bu işte.

Ve diyorsunuz ki bu karşılıklı olsa nasıl olur, ben de diyorum ki nasıl olacak, mutlaka mükemmel olur. Kısmet olana böyle olsun ve olmazsa da boş verin, bu duyguyu hissetmenin hazzı, isteyen herkese nasip olsun..

halid_yaşar_sohbet_riyaset_baş_olma_sevdası_yaşar_mutlu

keyfin kabulü

Kalbim bir şeyi istiyor veya tam istek diyemeyeceğim ona da, belki bir şeyi hatırlatıyor bana.. İçimin hoşuna gidiyor bu hissettigim şey, bir mutlu hissediyorum o anda..

Zaten bu his belli belirsiz geliyor ve içimin hoş hissettiği o anda, birden zihnim devreye giriyor. Başlıyor konuşmaya ‘Saçmalama, nasıl olacak o, bir akıllı ol Aydek, ne zaman büyüyeceksin sen haa, kızım kendine gel’ ( böyle azarları da var, ara ara).

Gönlümden gelen ‘his’ o anda tekrar devreye giriyor, belli belirsiz bana ‘Ona aldırma, nasıl olur diye düşünme, uygunsa gelir nasıl olsa, nasıl ne zamana takılma, oluru varsa olur, yoksa salla’ diyor. Bu belli belirsiz bir his. Bu his geldiği zaman hissettiğim, sevecenlik sevgiyle, kabulle sarmalanış sadece..

Netice olan ise, aradan bir süre geçiyor, ben o içimin istediğini düşünmüyorum aslında, sadece kalbimde o isteğin tadı kalıyor veya keyfi.. O keyif hissini kalbim, zihnim unutmuşken de hatırlıyor ve içinde tutuyor galiba..

Bir zaman sonra bakıyorum, o hayal meyal istediğim şey, hayatımda.. Ve hiç zorlamadan, kendiliğinden geliyor önüme iyi mi? Bence iyi tabi ki de.. Keyfin kabulü, sanırım böyle işte..

images

dur anla ve uygula

Her daim çok hızlı hareket eden, konuşan, telaşlı insanlar var ya.. Var işte, biliyorum onları.. Bilmez miyim, çok değil, belki bir yıl önce ve hala zaman zaman, ben de onlardandım. İyi bilirim onları yanii..

İşte o insanlar, kendilerini hissetmemek ve duymamak için hep telaş içindedirler. Hep yapılacak ve bitmeyen bir işleri ve telaşları olur onların. Yani haklılar iş biter mi o açıdan bakınca, ee bitmez tabii.. O yüzden görünürde hep haklılar onlar, iş güç ne yapsınlar, vakit mi var, kendini dinlemeye.. iyi bilirim onları ben.. tecrübeyle..

Görünürde biri bitince, biri başlayan , hep bir amaçları vardır onların. Hep kendilerinin değil, başkalarının telaşındadır onlar, ne yapsınlar. Kendimiz için mi telaşlanıyoruz desinler. Çarpıtılmış yaratılış işte.. Çünkü yaratılış bu değil, hiç kimseye..

Vee bu insanlar, gün gelir, kısmetlerinde varsa ve buna nihayet hazır olurlarsa, bir gün, bir kuyunun dibinde olduğunu fark edebilirler. Hem ne acı bilir misiniz, kendi kazdıkları kuyunun dibindedirler..

İşte, bir vesile ile DURMAK ve durduğun yerde önce bir şiddetli sarsılıp bunu fark etmek.. Kendi açtığın kuyunun dibinde olduğunu anlamak ve bunu kabul etmek, büyük güç o insana..

Ve sonra DURMAK ve yine DURMAK… uzunca ve ısrarla.. O anda başka yapacak ne var ki.. Tüm olanı anlamak, hissetmek, telaş edecek bir şey olmadığını fark etmek.. Neye telaş edeceksin ki, ne var kii, bunu hissetmek.. (Yalnız bu ‘telaş’ çok kurnaz bir his, ne kadar zaman geçse de üzerinden, yine de ara ara kontrol etmek ister insanı, bu kontrol sadece, onu yine kabul edecek misiniz diye, bundan da haberiniz ola.. zaman zaman yoklanacaksınız, muhtemelen, ‘bu konu da’ yoklanmaya ihtiyaç hissetmeyinceye kadar belki de)..

O durduğun yerde, hem de en derinde, o ‘hedef’ sandıklarının değil de, sadece kendinin olduğunu görünce, önce görmemek için, yine direnmek. Ve sonra zorla da olsa gözlerini açmak ve acımasızca görmemek için telaş ve hedefler diyerek direndiğin kendini, ilk fark ettiğin an var ya.. O içindeki, en masum yeri, o aslında nasıl masum ve güzel olduğunu, sadece hafifçe de olsa, hissettiğin an var yaa.. İşte o, anlatılmaz, yaşanır sadece..

O yavaşlanıp, durulan yerde, ‘amaç’ dediklerinin olmadığını görmek, sadece sen ve attığın adımların olduğunu bilmek, o atılan adımlarda karşılaştıklarına göre yol almak, bunları kendine katmak veya bırakmak. O adımda hangisini uygun bulduysan kendine, onu isteyerek yapmak. Yaptığını, mantığın ve amaçların zorladığı için değil, için öyle “iyi” hissettiği için yapmak.. bu kadar işte..

Bir şekilde kendiliğinden gelen, bu durma ve sakinleşmenin devam etmesi için, irade göstermek gerekiyor. Onca yılın alışkınlıklarını dönüştürmek için bu gerekli.. Ve sonra doğal hale geliyor, olduğun yerde durma, sakince olana bakma, o anki enerjilerle ne yapacağına karar verme ve yapma..

Sonrası, olduğu kadar, kendiliğinden akıyor zaten, sen ‘amacım’ deyip zorlamıyorsun bir şeyi, görüyorsun, içinin “iyi” hissettiğini.. yapıyorsun ve o kendiliğinden açılıyor..

Bu kadar işte..

Böyle anlatılınca çok basit gibi değil mi?

Doğruu, çok basitmiş, yeter ki, bunu gerçekten anla ve uygula.. Sadece ‘anlamak’ değil maharet, anladıysan bunun sorumluluğunu alıp ‘uygula’makta.. Bu gücü kendinde bulduğun anda, yollar açılıyor, hazır olana..

KAD

sadece sen kalbim

Bu gece canım ne istiyor kalbim biliyor musun? Şöyle uzunca bir süre, sadece yanıma seni alıp, uzaklara gitmek istiyor. Sadece seni istiyorum kalbim, sadece sen ol bu defa, diğerleriyle nasıl olsa hep beraberim. Bense bu gece ilk defa, sadece sende dinleneyim ve seni, sadece seni, duyayım istiyorum..
Ve ne oluyor biliyor musun, seni duyamıyorum, iyi mi? Neden bilmem, duyamıyorum seni.. Hata bende, sesini o kadar kısmışım ki, duyamıyorum, fısıldasan da, duyamıyorum seni, iyi mi? Seni bu kadar daralttığım, duyulmayacak kadar sesini kıstığım için, çok üzgünüm.. affet beni..
Oh bee kalbim.. henüz sesini net duyamasam da, sana bu itirafı yapmak bile, bana iyi geldi.. Henüz istediğim kadar duyamasam da seni, elimden geleni yapacağım ve hep önemseyeceğim seni. Bu kadar işte..

hüzün

Hüzün nasıl bir duygu, onu sevsem mi sevmesem mi bilemedim. Önceden hiç mi tanışmamıştık seninle. Nasıl bir şeysin, geldiğinde ‘bile isteye’ tüm benliğimi sarıyorsun.. Sıcacık diyemeyeceğim, çünkü sıcak değilsin.. daha çok nemli ve ıslaksın. Sıcaklığın belki sadece kalpte..
Yalnız şu kesin, en azından bende, arındırıcısın. Çünkü biliyorum ki giderken arkanda, ruhumda bir ferahlık ve huzur bırakıyorsun. Yine de sevsem mi, sevmesem mi seni bilemedim. Sen bir misafirsin, ‘ben olan’ değilsin, bunu bildiğim için, misafirliğinin hatırına, bir şey demiyorum sana.. bundan da haberin olaa..

dost

‘O benim en iyi, en eski dostum’.. Aslında ne büyük anlamlar  yüklüyoruz kavramlara. Dostluk bir açıdan bakınca sadece bir ‘kavram’, buna kattığınız ‘anlam’, bize duygusunu veren.

Ve bir yer var ki ne dost ne arkadaş, sadece sen ve senin kavramlara kattığın anlamlar var. Başka bir şey yok yani..

Kavram.. kavram sadece, abartma ve verdiğin anlamda problemin varsa, değiştir sende. Çünkü o kavramın, anlamının ne olacağına karar veren biziz. Abartılı anlamlar katarak ne kendimizi yoralım, ne de dost bildiklerimizi. Ayarı iyi yapalım yani..

Netice, bildiğimiz anlamda ‘dost’ kavramı yok mu diyenlere, cevabım olmaz mı mutlaka var.. Yalnız bu kavrama verdiğin anlamı iyi düşün, herkese bu anlamı verme, bu anlamı verdiğine de gerçekten kıymet ver. Çünkü bu az bulunur bir değer.

Yani her önüne gelen ‘dost’ değil.. her dost denen, aynı anlamda değil..

12294834_774625909330612_1780175691458109419_n

organlar ve duyguları

Karaciğer, ağaç elementine dahil bir organdır. Karaciğer öfkenin yeri denir, doğrusu ise şöyledir.. Bu organ sevecenlik duygularımızın kaynağıdır aslında. Sağlıklı çalışıyorsa, olumlu duygusu böyledir.  Ve eğer organda bir problem varsa ve işlevini düzgün yapamıyorsa, enerjisi de bozulur ve bu organın olumsuz duygusu olan öfke ortaya çıkar. Ve normal dağılan enerjisi, tüm bedene saldırır..

Kalp, Ateş elementine dahil bir organdır. Sağlıklı çalıştığı zaman, organ ve enerjisi düzgün akar ve olumlu duygusu sevgi ve neşe olarak yayılır. Eğer organda veya enerjisinde bir problem olursa, bu kişiden yansıyan yoğun duygu nefret ve acımasızlıktır.

Akciğer, Metal elementinin bir organıdır. Sağlıklı çalıştığında olumlu duygusu cesarettir. Organın işlevinde veya enerjisinde bir problem olduğu zaman, yansıyan olumsuz duygu keder ve yoğun hüzündür. Yoğun hüzün duygusu bu organla ilgili bir sorunu düşündürür. Henüz hücre düzeyinde çıkmasa da enerji düzeyinde bir problem başlamıştır. Enerji ve madde arasında ki paralellikten dolayı, zamanla birinde başlayan problem, diğerine yansır.

Böbrekler, Su elementine dahildir. Olumlu duygusu şefkat ve sükunettir. Olumsuz duygusu ise korkudur. Yoğun yaşanan korku durumunda, organ enerjisi bozulmuştur.

Mide, Dalak ve Pankreas, Toprak elementinin organlarıdır. Olumlu duygusu aitlik, dengeli olmaktır. Organ fonksiyonlarında sorun varsa  olumsuz duygusu endişe ve huzursuzluktur. Dalağın duygusu aşırı düşüncedir..

Mutluluk kalpte, düşünce dalakta, üzüntü akciğerde, öfke karaciğerde duygu olarak yer alır..

nocanvas_meridyen-terapisi-hakkinda-bbcp319574_17731_51

 

 

BİR

Aslında her şey çok basit.. Dünya yaşamındaysak.. ki öyleyiz..
Ya Yin’sin ya Yang, ya beyazsın ya siyah, ya aydınlıksın ya karanlık..
Netice ya iyisin ya kötü..
Neysen o ol barii..
Bir de bunların hepsinin BİR olduğunu anlayıp kullananlar var..
İşte orada ne iyi, ne kötü.. sadece BİR var..