Ben: Buna pek istekli değilsin, biliyorum ve benim seninle konuşmaya ihtiyacım var sanki..
O: senin bir şeye ihtiyacın yok artık, sadece akıllı ol, o kadar, gerisini biliyorsun, yol alırsın artık.
Ben: Yok canımm, öyleyse niye böyle saçmayım yine..
O: Bunu seçtin demek ki, ne diyeyim sen bilirsin, akıllanmayacaksan ne yapayım dersin..
Ben: Deniyorum, inan bana, sürekli deniyorum, farkında değil misin?
O: Anlaşılan zor bir gece, neden böyle..
Ben: Bilsem..
O: Sakın bunu deme.. Çünkü biliyorsun her şeyi. Şimdi başa dönelim yine, aylar önceye..
Ben: Bu gece, tekrar o kadar gerideyim değil mi?
O: Ona şöyle diyelim istersen ‘Tekrar bir toparlama yapmaya ihtiyacın oldu sanki’ olur böyle şeyler, takma..
Ben: Ne kadar iyisin bu akşam bana, hayret..
O: Ben hep iyiyim sana, bazen ters ve anlayışsız olan sensin..
Ben: Sağol çok incesin yine, sen bana bir zamanlar ‘taş kafada mı’ demiştin ne..
O: Evett.. Şimdi ne yapalım dersin..
Ben: Düşünmeliyim bu gece, anlamalıyım, ne yapıyorum kendime, buna niye gerek duyuyorum ki, niye şeçimim bu yönde, anlamalıyım sanki elverdiğince..
O: Bence şöyle yapalım bu gece, bırak düşünmeyi, eğlenceli bir şeyler yapalım bu gece.. ne dersin bu fikrime..
Ben: Aa öyle mi? Ne peki?
O: Çok bilmişim benim, zaten bildiğin bir cümle vereyim sana, sadece bunun üzerinde düşün, ilerleyen bir saatte istersen konuşuruz bunun üzerinde..
Ben: Tamam, neymiş o cümle..
O: Cümle akşam üzeri senin içinden geçti, o zaman duydum bende.. şöyle: “Senin için sadece sen varsın bu alemde, senden başka bir şey yok, bunu unutma” Tamam..
Ben: (bir saat sonra).. Belki de her şey çok basit.. O kadar basit ki her şey, zihnim bunu kabul edemiyor. Zihne göre her şey çetrefilli ve süslü olmalı, o zaman havalı oluyor. Aslında her şey, zihnimin anlayamayacağı kadar basit. Basitten anlamıyor o, illa süslü ve çetrefilli olacak her şey, ancak o zaman , bir şey yaptığını sanıyor, kendini değerli buluyor, karışıksa konu, zihnim değerli, anca o çözer her şeyi..
Ve aslında olansa şöyle; yani gerçek olan, çok basit, o kadar basit ki, sıradan ki, o yüzden göremiyoruz onu, fark etmiyoruz onu, çünkü gerçek çok basit ve sıradan. Gerçek diyor ki, önünde ne varsa o, önündeki, taşsa taş, çorbaysa çorba, bir insansa bir insan, çiçekse çiçek, yapılacak bir işse bir iş, gözyaşı ise gözyaşı.. hepsi bu. Abartma, önünde ne varsa o, onu gör önce, ötesini düşünme. Çünkü ötesi, sen bırakırsan her şeyi vakti saati gelince, önündeki haline gelir nasılsa. Rahat ol yani bir şey yok, her şey yolunda ve her şey basit bu alemde..
Bir şeyi daha anladım tekrar, zaten bir vesileyle öğrenmiştim de, unutmuştum demek ki.. Hatırlatana teşekkürlerimle unuttuğum ve bu akşam hatırlatılan şu: “Herkesin elinde artısı eksisi vardır, elinde olanın, sende olanın kıymetini bil. Herkeste her şey aynı olmaz, bu doğal, kendinde olanın kıymetini bil ve ona odaklan, sende var olana ve iyi olana odaklan, onun üzerinden git” Bu da basit, anlayana..
O: Tamam..
