Şunu anladığında..

Şunu anladığın zaman düşsen de kalkman gerektiğini bilirsin: Hiç kimse ama hiç kimse seni, sen istemeden mutlu edemez.

Aynısı mutsuzluk için de geçerli.

Ve mutsuz hissetmek kolay, oysa iyi hissetmek emek ister.

Emek verirsen mutlaka bunun bir karşılığı olur.

Dışarıdakiler yani diğer insanlar veya şeyler, sen fark edip istersen mutluluğunu artırabilir veya izin verirsen mutsuz eder.

Daha iyi olmak için kendine desteği, önce sen verirsin ve istersen diğer şeylerde iyilik halin için destekler.

Unutma onlarınki sadece destektir.

Daha iyi olmayı sadece sen yapabilirsin çünkü dünyanda eylem konumunda sadece sen varsın.

Sadece sen istersen daha iyi bir sen yaparsın.

cute-owl-colorful-tree-wall-sticker-d-corations

seven ve sevileniz biz

Biz saf sevgi olsak
Hem seven, hem sevilen olsak..
Bu nasıl bir duygu acaba..
Bir düşünün bunu..
Ve işin aslı,
Her zaman anlamasak da,
Bu dünyada yaşarken,
Bize olan, tam olarak bu..
Yaradanın bu dünyada hem sevdiği,
Hem de istediğiyiz biz..
Bazen unutsak da,
O’nu her daim seveniz biz..
Netice;
Kabul edip rahatlayalım artık,
üzmeyelim kendimizi,
Bazen unutsak da,
Hem seven, hem sevileniz biz..
Sevmekten ve sevilmekten,
Gönülden razı olanız biz..

O ve ben 14..

O: Aydek canım ya ben senden çok memnunum haberin ola, bu dünyada tek seçeceğim beden ve huy sendekiler olur yine. Senden müthişi var mı bu alemde..  Valla yok inan bana. Sen tam gönlümün istediği form ve kıvamdasın, her halinle abukluklarınla sabukluklarınla zihin oyunlarınla ve hep sevmeye çalışmanla, anlamaya çalışmanla, şaşkınlıklarınla, hayranım kızım sana. Senden daha mükemmel bir “Aydek ” yok bu alemde, bundan da haberin ola..

Ben: Bu övgü mü belli değil, benden başka Aydek olmadığını biliyorsun ya.. O yüzden en iyi Aydek benimdir tabii, başka ne olacak, rakibim mi var bu alemde..

O: Hayırdır aksi misin acaba.. Ve o ne cümle ‘rakibim mi var bu alemde’ valla rakibin yok, teksin bu alemde:))

Ben: Ayy ne alaka, senin dediklerine cevap verdim sadece..

O: ‘Ayna ayna söyle bana’ kıvamında oldu biliyorum ve inan bana gayretine, samimi çabana, açıklığına, sabrına, kabulüne hayranım sana..

Ben: Gerçek olabilir misin acaba.. Ah çok teşekkür ederim sana.. Tamam, ben de sana hayranım valla..

O: Ben doğruyu söylüyorum, elinden geleni yapıyorsun her anda, bu çok önemli, deniyorsun ve yapıyorsun olduğu kadar , bu çok anlamlı.. Mutlu ediyorsun beni, sen de mutlu ol e mii..

Ben: Tamam mutlu olayım yahuu..

O: :))

faydalibitkiler_133905291810

 

cemre

Cemreler düşmeye başladı ya bir de şöyle bakalım olaya; ilk cemre havaya düştü yani bizim bildiğimiz en süptile, sonra su’ya ikinci hafif yoğunluğa ve sonuncu toprağa, yani bildiğimiz en katıya..

Buradan gelelim cemre ne, cemre ‘bir enerji’ ve ‘bir bilgi taşıyor’ dünyaya yaz gelmek üzere diye.

Bu bilgiyi ilk alan dünyanın en hafif yoğunlukta olan kısmı yani hava, ikinci sıvı hali yani su, en geç alan en katı hali yani toprak..

Buradan gelelim bizim dünya yaşamındaki halimiz olan, bu katı bedende, biz de tıpkı toprak gibi bilgiyi en geç alıyoruz genelde. Muhtemelen kadim bilgilerde bahsedilen süptil bedenlerimiz ilk alan bilgiyi, sonra beden sıvılarımız ve sonra katı halimiz..

Bilgi, bizden yukarıda olandan gelir daima ve bizim için bu bilgiyi alış sırası da muhtemelen böyle, o yüzden anlayışla davranalım bu topraktan geldiği söylenen bedenlere..::))

rüya bu..

Dün gece erken uyumuşum, ya da doğrusu şöyle, oturduğum yerde, omuzumda şal uyuyup kalmışım (yaşlandım mı ne)..

Derken uyandığımda gelen rüya şu (rüya desem de yalan, baya içinde yaşıyordum olanların); ben sanırım Japonya’dayım, orada yaşamıyorum, bir nedenle gitmişim. Dağ bayır dolanıyorum, güzel yeşil bir dağ ve toprak yol, ben keyifli ve tek dolanıyorum. Arada da öbek öbek insanlar var.

Bir tepeye çıkıyorum önce, kenarda yeşilliklerin olduğu dağ yolunda dolanırken, birden bembeyaz çok güzel bir kar başlıyor. Evet aynen böyle, rüya bu ne yapayım, dur mu diyeyim olana, sanki gerçek sandığımda  olana dur diyebiliyorum da..

Neyse yeşil dağ, toprak yol bembeyaz kar, çok güzel yani, hatta yamaç da durup resim çektirenler var. Bende durup keyifle poz veriyorum (bu arada yazlık kıyafetlerleyim ve hava iyi, kar eğlencesine yağıyor sanki).

Yine neyse, iniyorum bir yamaçtan aşağı, azıcık dik bir iniş yolu, biraz iniyorum. İnerken durduğum kuytulukta dinlenirken, o karda bir sürü uğur böceği görmeyeyim mi.. göreyim tabii..

Uğur böceği derken şöyle, bizim bildiklerimizden değil, büyükler, hani avuç içim kadar varlar, ben şaşkın tabi. Nasıl o kadar büyük olurlar, onları durup incelerken biri, uğur böceklerinden biri, zihinsel olarak dedi ki ‘bir dilek tut’ .. (yaa gerçek böyle, gülmeyin lütfen)..

Hem yaz hem kar var, uğur böceği konuşuyor ve tek çıktığım bir tepeden, tek inmeye çalışıyorum. Ne yapayım rüya böyle, neyse, ben şaşkın durup önce, sonra doğum günü çocuğu gibi ellerimi birleştirip dileğimi tutuyorum ( ne dilediysem artık, belki hatırlarım da boş verin, neydi diye zorlamayacağım. Neticede bir dileğim vardı o rüyanın içinde)

Neyse, dileğim tamam deyip, gitmeye karar vermişken, bana dile diyen uğur böceği, benden önce yola çıkmasın mı? Çıksın tabi, yani uçtu ve bana bakıp sanki gülümsedi ‘dileğin oldu haberin olsun’ diye (yine zihinsel olarak) dileğim neyse, hayırlısı. Bu arada uğur böceklerinin rengini söylemedim değil mi, turuncu karışmış, yoğun altın sarısı bir renk, çok güzeller yani..

Sonrası mı şöyle, uğur böceğinin arkasından şaşkın ağzım açık bakarken, ağzım gerçekte de açık bir şekilde uyanan ben..

Ruhum Japonya’da bir dağda gezdi, bu güzel de, koltuk üzerinde oturur şekilde uyuyup kalan bedenim, bu uyuyuşumdan hiç memnun değildi. Bedenim resmen tutulmuştu. O, o kadar uzakta bir dağda gezsin, ben onu bir koltukta bırakmış olayım olacak iş mi yahuu..

Netice bunun acısını tutuk ve nazlı hareketlerle tüm gün benden çıkardı. Siz siz olun, rüyada uzaklaşacaksanız, en azından yatakta olun.. Ve zihniniz, ruhunuz arada uçsa da, bu dünyada, beden ne derse o, unutmayın.. Nazları çekilecek mutlaka..

ugur-bocegi--i31809

korku yerine, umut ve cesaret

Ölenin öldüğüyle kaldığı bir zamanda yaşıyoruz, dünyasal olarak bu böyle, tabi ki ruhsal olarak her yer değiştirme bir mesajdır bilene. Dünkü saldırıda dünyadan giden her cana rahmet diliyorum, yakınlarına sabır, hepimize başsağlığı diliyorum öncelikle.
Bir toplumsal olayı görünürde kim, ne nedenle yapmış olursa olsun, neticesi ne olursa olsun ortak bilinçaltlarımızda bunun tek anlamı vardır, o da korku. Amaç insanlarda korkuyu tüm hücrelerine işlemektir. Korkan insan, zamanla duyarsızlaşır, kolay köle olur.
Umut ve cesaret ise bunun karşıtıdır. Duyarsızlık değildir. Umut ve cesarette olan, korkuya kabul vermez ve bedenen ve ruhen yapması gerekenleri cesaretle yapar. Yaptıklarının neticesinin ne olacağını bilemez ve yine de umut’u korur. Umut ve cesaret insanlığı sevgide tutar. Ve tek olmamız gereken hal bu haldir.
Bunları dedikten sonra sevgili hocamın eski bir paylaşımını, her toplumsal olayda olduğu gibi paylaşma gereği hissediyorum.. Bize gösterilmek istenen sadece korku.. sadece bu, işlerine yarayan bu ve benim durduğum yer kalbimin umudu ve cesareti, duyarlılığı.. sadece bu.. Fiziken yapabileceklerimi yapmak ve sevginin her yerde olduğunun bilgisi ile umudumu korumak. Ben buyum çünkü, hücrelerimin hissettiği bu..

“LAZIM OLAN ŞEY SÜKUNET……..SERİN VE LOŞ BİR YERDE..DUR..VE ARTIK..GÖRMEMEYE BAŞLA…NE GÖSTERİLMEK İSTENİYORSA..SANA” Mustafa Karnas..

O ve ben..13

Ben: Buna pek istekli değilsin, biliyorum ve benim seninle konuşmaya ihtiyacım var sanki..

O: senin bir şeye ihtiyacın yok artık, sadece akıllı ol, o kadar, gerisini biliyorsun, yol alırsın artık.

Ben: Yok canımm, öyleyse niye böyle saçmayım yine..

O: Bunu seçtin demek ki, ne diyeyim sen bilirsin, akıllanmayacaksan ne yapayım dersin..

Ben: Deniyorum, inan bana, sürekli deniyorum, farkında değil misin?

O: Anlaşılan zor bir gece, neden böyle..

Ben: Bilsem..

O: Sakın bunu deme.. Çünkü biliyorsun her şeyi. Şimdi başa dönelim yine, aylar önceye..

Ben: Bu gece, tekrar o kadar gerideyim değil mi?

O: Ona şöyle diyelim istersen ‘Tekrar bir toparlama yapmaya ihtiyacın oldu sanki’ olur böyle şeyler, takma..

Ben: Ne kadar iyisin bu akşam bana, hayret..

O: Ben hep iyiyim sana, bazen ters ve anlayışsız olan sensin..

Ben: Sağol çok incesin yine, sen bana bir zamanlar ‘taş kafada mı’ demiştin ne..

O: Evett.. Şimdi ne yapalım dersin..

Ben: Düşünmeliyim bu gece, anlamalıyım, ne yapıyorum kendime, buna niye gerek duyuyorum ki, niye şeçimim bu yönde, anlamalıyım sanki elverdiğince..

O: Bence şöyle yapalım bu gece, bırak düşünmeyi, eğlenceli bir şeyler yapalım bu gece.. ne dersin bu fikrime..

Ben: Aa öyle mi? Ne peki?

O: Çok bilmişim benim, zaten bildiğin bir cümle vereyim sana, sadece bunun üzerinde düşün, ilerleyen bir saatte istersen konuşuruz bunun üzerinde..

Ben: Tamam, neymiş o cümle..

O: Cümle akşam üzeri senin içinden geçti, o zaman duydum bende.. şöyle: “Senin için sadece sen varsın bu alemde, senden başka bir şey yok, bunu unutma” Tamam..

Ben: (bir saat sonra)..  Belki de her şey çok basit.. O kadar basit ki her şey, zihnim bunu kabul edemiyor. Zihne göre her şey çetrefilli ve süslü olmalı, o zaman havalı oluyor. Aslında her şey, zihnimin anlayamayacağı kadar basit. Basitten anlamıyor o, illa süslü ve çetrefilli olacak her şey, ancak o zaman , bir şey yaptığını sanıyor, kendini değerli buluyor, karışıksa konu, zihnim değerli, anca o çözer her şeyi..

Ve aslında olansa şöyle; yani gerçek olan, çok basit, o kadar basit ki, sıradan ki, o yüzden göremiyoruz onu, fark etmiyoruz onu, çünkü gerçek çok basit ve sıradan. Gerçek diyor ki, önünde ne varsa o, önündeki, taşsa taş, çorbaysa çorba, bir insansa bir insan, çiçekse çiçek, yapılacak bir işse bir iş, gözyaşı ise gözyaşı.. hepsi bu. Abartma, önünde ne varsa o, onu gör önce, ötesini düşünme. Çünkü ötesi, sen bırakırsan her şeyi vakti saati gelince, önündeki haline gelir nasılsa. Rahat ol yani bir şey yok, her şey yolunda ve her şey basit bu alemde..

Bir şeyi daha anladım tekrar, zaten bir vesileyle öğrenmiştim de, unutmuştum demek ki.. Hatırlatana teşekkürlerimle  unuttuğum ve bu akşam hatırlatılan şu: “Herkesin elinde artısı eksisi vardır, elinde olanın, sende olanın kıymetini bil. Herkeste her şey aynı olmaz, bu doğal, kendinde olanın kıymetini bil ve ona odaklan, sende var olana ve iyi olana odaklan, onun üzerinden git” Bu da basit, anlayana..

O: Tamam..

faydalibitkiler_133905291810

demlenme

Kışın bitmesine iki hafta kala, ruhum artık  çocuk değil.. bahara kadar son  demimi alıyorum.. 

Neden böyle, çünkü kış demlenme, mayalanma zamanı bir anlamda..
Demini, mayasını alan her şey, baharla, önce çiçeklenir.
Ve o çiçek yeterince dirayetli ise, yazda olgun meyvesini veya yaprağını verir.
O meyvenin veya yaprağın ne olacağı, yaratılışına göre belirlenir.
Senin yaratılıştan getirdiğin ne ise, meyven veya yaprağın o olur.
Ee o zaman kış boyunca demini tam alanlara, yakında çiçeklenme zamanı.
Bunun coşkusunu bir hissedin içinizde.

Ne mutlu, önce mayalanmaya sabır gösterenlere ve sonra çiçeklenmeye hazır olanlara ve yine o çiçeği, olgun meyve veya yaprak haline getirecek dirayette olanlara.
Rast gitsin.