Damla..

Hava çok yağmurluydu, önce yolu yokuş aşağı indikten sonra, yokuş yukarı çıkacağım bölüme geldim. Üstüm başım her yanım yağmur olmuştu. Yolun ortasında durup, soluklanmak için etrafa bakındım.

Ağaçların kuru dalları ıpıslaktı, birden durdum, ıslaklığın özü damlalar. Islak gövdeye tutunmuş bir damlaya bakakaldım. Damla ve ben öylece bakıştık.

Birden tüm ıslaklığım, yorgunluğum gitti, içime bir gülme geldi.

Damla ve ben.. Ben ve damla..

Hani ‘yalan dünya’ derler ya, işte o an anladım ki, dünya yalan falan değil, basbayağı gerçek.

Ama damlada iki farklı şey var:

Birinde, gerçekliği ve formu içinde damla var.

İkincisinde, damla ve onun verdiği bir his var. Hoşluk gibi, hoşnutluk gibi.

Damlanın senden hoşnut olması, senin damladan hoşnut olman gibi. Öyle bir şey, hoş bir an.

Ve dünya yalan falan değil, gerçek.

Dünya var ve o formun içinde bir his var. Belki keyif gibi.

depositphotos_2417549-stock-photo-rain-drop-hung-on-an.jpg

yağmur

Sen sadece yağmurun gökten yağdığını mı sanırsın? Ne tuhaf, oysa aynısının aslı bizler için de geçerli. Bazı zamanlar olur ki gözlerden yaşlar, gökyüzündeki buluttan akan gibi, sel olur akar..
Bunda bir sorun yoktur aslında, dünyanın yağmuru gibi, bedenin de yağmuru vardır. Ve yağmurlar hem dünyayı hem bedeni temizler. Sonrası ferahlık ve ışıltıdır.
Yağmur bazen çok içten yağar gökyüzünden veya gözlerden, onun sonrasında ise çıkan muhteşem bir gökkuşağıdır.                 
Netice her olanda mutlaka bir hayır vardır. Önemli olan gönlümüzü iyilikte tutmaktır.