Hoşluk..

Bugüne uyandım, çok iyiyim 🙂 Bir yumartayla çayımı içtim. Harikayım 🙂 Şimdi üzerimde kırmızı kazağımla ikinci çayımı içerken, dışarıdaki hafif kapalı, biraz yağmurlu, azıcık da rüzgarlı havayı seyrederek içimdeki hoşluğun tadını çıkarıyorum. Keyifliyim. Çünkü onu sahiden ben oluşturdum 🙂 Biliyorum tekrar bozabilirim ama şimdi ben oluşturdum.

(Tabi ki çalışıyorum, tüm bu dediklerim bir an sürdü ama yazmaya değecek kadar güzeldi )

Damla..

Hava çok yağmurluydu, önce yolu yokuş aşağı indikten sonra, yokuş yukarı çıkacağım bölüme geldim. Üstüm başım her yanım yağmur olmuştu. Yolun ortasında durup, soluklanmak için etrafa bakındım.

Ağaçların kuru dalları ıpıslaktı, birden durdum, ıslaklığın özü damlalar. Islak gövdeye tutunmuş bir damlaya bakakaldım. Damla ve ben öylece bakıştık.

Birden tüm ıslaklığım, yorgunluğum gitti, içime bir gülme geldi.

Damla ve ben.. Ben ve damla..

Hani ‘yalan dünya’ derler ya, işte o an anladım ki, dünya yalan falan değil, basbayağı gerçek.

Ama damlada iki farklı şey var:

Birinde, gerçekliği ve formu içinde damla var.

İkincisinde, damla ve onun verdiği bir his var. Hoşluk gibi, hoşnutluk gibi.

Damlanın senden hoşnut olması, senin damladan hoşnut olman gibi. Öyle bir şey, hoş bir an.

Ve dünya yalan falan değil, gerçek.

Dünya var ve o formun içinde bir his var. Belki keyif gibi.

depositphotos_2417549-stock-photo-rain-drop-hung-on-an.jpg