İnsanın en büyük hatası iradenin kendiliğinden ortaya çıkmasını beklemesi ve tembelleşmesidir. İrade kullandıkça güçlenir, zorlayarak başlatılır, ilk adımı; yapmak istediğin için zorlanmaktır, ta ki kendiliğinden olana kadar. Ve o işi yapmak için harekete geçerken, ama’ları, off’ poff’ları, acaba’ları, şüpheleri bir kenara bırakmak zorundasın, yoksa başlamamak için hep bir bahanen olur, onlara uymadan, çok düşünmeden yapacağını yapmaya başlamalısın. Düşüneceğimiz kısım öncesindeki zihinde o işi tartmak, hesaplamak, biçmek işidir, karar verme, niyet aşaması düşünmeyi gerektirir. Ve fakat verdiysen kararını uzatmadan başla ki belki olur. Diğer türlü tüm hayat sadece oyalanırsın, bir robot gibi, kukla gibi oyuncak olursun diğerlerinin elinde. Netice; varsa hayallerin, yapmak istediklerin, ilk adımları zorla da olsa at ve başla. Bugün başlarsan belki yarın devamı olur, diğer türlü ömür öyle geçer gider. Geçirme onu anlamsızla, kendi anlamların için çabalarsan hayat daha güzel olur.
irade
İçimden akanlar..
Hepimizin farklı sınavları var, yani sınav lafını sevmiyorum ama yine de herkesin hayatında sınav gibi bir şeyler var. O zamanlarda daha önce yaptığının aynısını yapma (konu neyse ve sen ne yaptıysan işte) onu bu defa yapma. Çünkü farklı yaparsan belki farklı bir sonuç olur. İşte o farklı yapmayı sağlamak için irade girer devreye, onunla iş yap, iradeni kullan ki bir faydası olsun sana.
Sınavın mesela öfke ise, dur bu defa aynı sahnede, zorla kendini, yani irade ve sakin ol. Sınavın oburluksa, dur bu defa, uzatma elini, o elin titrese de, sınavın herkese hükmetmeye çalışmak, kontrol etmekse, sus bu defa, bu defa bekle, insanların kendi haline izin ver, sürekli iradeyle dur bu defa ve her defa. Aynı şekilde yaparsan farklı şey bekleme, bunu herkes bilir zaten. O yüzden farklı yapmıyorsan hala, diyecek bir şeyim yok sana çünkü istemiyor olabilirsin o sınavdan geçmeyi, yoksa zaten bilirsin her şeyin iyisini. Yani her insanın içindeki o şey, o varlık bilir doğrusunu, dinlersen de söyler. O yüzden deniyorum olmuyorlar laf kalabalığı, bir daha deneme, sahne tekrarlandığında yap gerekeni. Ve her sahne tekrarı sıfırdan bir an, bir daha yap onda da, korkma, şüpheye düşme, inan, güven içindeki saf enerjiye. Gerisi mi? Gerisi yok işte, iş her zaman başa düşer, sen yapman gerekeni yaparsın sonucu beklemezsin. O sonuç gelecektir zaten, bundan da şüpheye düşme.
Böyle şeyler işte, yılma, çökme, üzülme demeyeceğim sana, sadece şu; ne oluyorsa sende oluyor bu alemde, bunu fark et, kendini sabit sanma, tekrar yorumla ve her defasında elinden ne geliyorsa onu yap. Düşme diyemem, sadece düşünce uzun süre mızırdanma, kalk, seni birilerinin kaldırmasını da bekleme. Evet belki kaldıranın olur ama buna güvenme, olursa ne ala, ki destek olan da çoktur daima, yine de yerden sen kalkmaya bak, o yüzden söylenme, deneme, yap ve çok sorgulama. O zaman güzel olacaktır her şey andan ana, günden güne. Bu zaten uygun olan çünkü derler ki tanrı bile 7 günde yaratmış dünyayı, öyle derler, doğru yanlış bilmem ama 7 gün dedikleri de andır aslında. Biz yaparız bir şeyleri, o şey her gün biraz daha olur, yükselir, yani zamanla ve fakat yaradılışa göre, anda her şey daima.
İşte böyle, bugün içimden akanlar bunlar, umarım faydası olur ihtiyacı olana, zaten her şeyin daha doğrusunu bilen vardır ruhunda.
Odak..
Herhangi bir sorunda (bu hastalık, tartışma, çözümsüz gibi gelen bir konu vs olabilir), beyin dikkati sürekli soruna vermek ister ve kaygıyı büyütür çünkü beyin kaygı üretmeyi, ah vah etmeyi sever.
Oysa bir sorun anında çözüm yollarından birini seçip, sonrasında odağı oradan çekmek gerekir.
Hiç unutulmaması gereken şey; dikkatimizi verdiğimiz şeyi güçlendireceğimizdir. Derde güç verirsen dert güçlenir, neşeye dikkat verirsen neşe çoğalır, çözüme odaklanırsan her şey çözülür.
Yani yapılabilecek şeyleri o konuda yapıp, başka şeylere yönelmek, dikkatimizi başka işlere vermek uygundur. Bir hastalıkta da aynı şey geçerlidir. Yapabileceklerini yapıp, o enerjiden uzaklaşmak, sürekli o konuya yoğunlaşmamak gerekir. Beyin hayaller kurmayı sever, odaklandığını büyütür, bu durumda hayallerimizi iyi hissettirecek şeylere, odağımızı yapacağımız işlere, dış dünyaya, doğaya verebiliriz. Bunu nasıl yapacağız diye sormak aslında beynin kurnazlığıdır, oyalanma isteğidir, odağı değiştirmeye direncidir.
Yani nasıl değiştireceğim diye sürekli sağa sola sormayıp, bir yerden başlamak, olmayınca tekrar başlamak, emek, irade, gayret etmek. Yol bu. Kimse için de farklı mucizevi bir yol yok. Ne yaparsan kendinden kendine ama gerçekten bunu dene.
Bir- İki- Üç…
İşe sadece şunu anlamakla başlayın; bir yaratıcı varsa veya inandığınız bir şey; o neden sizin mutsuz olmanızı istesin?
Mesela bir anne veya baba, çocuğunu mutsuz etmek ister mi?
Buradan devamla; ‘dünyada mutsuzluk, acı daha fazla’ diyorsanız, ki görünüşte doğrudur ama bu yaratılışı hiçe saydığımızdan olabilir mi? Bir düşünün..
Hani kadimler, bilgeler hep derler ya, “dünyada rahmani işler, şeytani işler var” diye. Konuyu buradan anla.
Bu arada bu kadim bilgiler der ki, ” dünyanın yasası ikilik- dualite” yani sistem ister istemez böyle (iyi- kötü, dert- derman, acı- keyif vs vs).
Yani dünyada rahmani veya şeytani işler var. Bunun adına pozitif- negatif, iyi- kötü de diyebilirsiniz, siz bilirsiniz. Her koşulda öncelikle, sistemin böyle işlediğini anlamamız gerekli, bu BİR.
Yine buradan devamla, dünyada hayatın devamlılığı döngüsel sistemle mümkündür. Mevsimler döner durur, insan gençken yaşlı olur, durumu iyi iken kötü olur, kötüyken iyi olur, severken nefret eder, nefretten sevgi çıkabilir vs vs. Yani yaşamının sürmesi, bu döngüsel sistemin ürettiği enerji ile mümkün olur. Çünkü döngüdeki zıtlıklar, yaşamın devamını sağlayan enerjiyi üretir. Sürekli bir çekişme olmasa, her şey rehavet içinde olur, yani her şey döngüsel, bu İKİ.
Bu durumda hep mükemmel iyilikte olamayacağını anla çünkü her şey döner değişir. Mükemmel evlilik, mükemmel insan, mükemmel sağlık, dostluk, sevgi, iş, başarı vs vs, şu andaki dünya düzeninde olamaz, bu ÜÇ.
Hep bezgin, mutsuz, dertli olamayacağın gibi, hep mutlu da olamazsın, ama…
Mutsuzluğun yerine inancından gelen bir güveni- imanı koyabilirsin. En başta dediğim konu, bir anne baba nasıl çocuğunun mutsuz olmasını istemezse, yaratıcıda daima bizim iyi olmamızı ister ve bunu oluşturmayı bize bırakır, yasa böyle. Yani bu durumda bir İYİ HİSSETME HALİ var ve bu alt zeminde tutulabilir.
İnsan arada diğer tarafa kaysa da ki bu doğal, istiyorsa yine toparlamalı çünkü bu gücü var. Yani İRADE. İnsana verilen irade kullandıkça güçlenir, başta bazı şeyler zor gibi gelse de zamanla kendiliğindendir.
Diğer tarafa çok kayıyorsan şuna dikkat et; ağır kısmımıza, bedenselliğe, şeytani yana, negatifliğe fazla kapılıyor olabilir misin, sadece o yana mı yaslanıyorsun, dayanağın- meylin o mu, gücünü oraya mı veriyorsun? (Dikkat et, gücü olan sensin aslında, ona gücünü veriyor, sonra da ona dayanıyorsun). Eğer bunu istiyorsan devam ama istemiyorsan; dur ve düşün, neye hizmet ediyorsun, neden?
Bunu anladığında ve eğer her gün biraz daha iyi olmayı istiyorsan, her an iraden ve inancınla toparla.
Daha iyi olmak için bunu istemen gerekli.
Ve iyiliği gün içinde hep sabit bir değerde sanma, belli bir titreşim aralığında kal, gün içinde iyilik anları yaratmaya başlamanın yeterli olduğunu unutma.
Kolaylıkla, hoşnutlukla..
İnsan olmanın getirdiği neşeli bir hüzünle ❤
hayatnegüzelyaa…
Bazı insanlar vardır, hayata her zaman güzel bakan, neşeli olan, olandaki hayrı gören, yapacağını yapıp sonrası için hayata her zaman güvenen. Bu grup insanlar azdır.
insanların çoğu hayatın zorlukları karşısında ne yapacağını bilemez, üzülür, küser, zayıf düşer. Mutsuzdur, hayata güvenemez, kendini rahat bırakamaz, az veya çok her şeyi kontrol etmesi gerektiğini düşünür, mutluluğun ya hep ya hiç olduğuna inanır, mutsuzsa hep mutsuz olmak zorundadır.
Bazıları ise bu ikisi arasındadır, bazen güvenir bazen şüphededir, bazen mutlu bazen mutsuzdur, yine de her zaman daha iyi olmak için gayret eder çünkü iyi olabileceğini bilir.
Ve ister farkında olalım ister olmayalım, hayat her zaman bize bizi yansıtan dev bir aynadır.
Evet bizim dışımızda olan şeyler de vardır ama asıl olan kendi dünyamızda, ne düşünüyorsak olan odur.
Hayat sonsuzluğun içinde bir aynadır, yaşadıklarımız inandıklarımızdır. Gerçeğimiz, inandıklarımızdır.
Dünya yaşamının insanı ağırlaştıran, ruhsal yanımızın ise bizi hafifleten bir yanı daima vardır. ama dünyada olmak o kadar baskın bir gerçeğimizdir ki ve doğrusu budur, bunun ağırlığını zihnimizle hafifletebileceğimizi fark edemeyiz.
Yaşam insanın acı çekmesi için değildir, yaşam birilerini veya bir şeyleri elimizde tutmak için değildir, zaten zorladıkça yapamayız çünkü çaba başkadır, irade başka.
Aslında hepimiz biliyoruz, yaşam keyifle akmak, yol almak, deneyimler yaşamak içindir.
Pek çok şeyle ve insanla bir şeyler yaşar, deneyimi tecrübe ederiz, herkesin hayatında asıl olan kendisi ve yaptıklarıdır. Bunlardan çıkan hisler, duygular elimizde kalandır. Asıl olan herkesin kendi hayatıyla yaptıklarıdır.
Yaptıklarımız hep iyi olmaz, çoğu zaman hatalıdır ama olsun denemek önemlidir. Hep söylenen insani kurallar önemlidir: Bilerek kimseye kötülük, fesatlık yapmamak, elinden geldiğince yaradılışımıza uygun bir şeyler üreterek yaşamak, hem yaşamaktan mutlu olmak hem bir şeylere de fayda sağlamak, desteklemek, yanlış yaptığımızı düşünüyorsak kalben özür dilemek ve hiçbir şeye saplanıp kalmamak, yolumuza devam etmek.
Hiçbir şeyi tutamayacağımızı anlamak ve zorlamamak, kendinle mutlu olmak, sevdiklerimizi destekleyerek serbest bırakmak. Kimseyi tutmak için zihninin gerisinde planlar yapmamak, çabalamamak, özgür bırakmak, hele ilişkilerin zorlayarak, tek taraflı çabayla sürmeyeceğini anlamak. Gizli niyetleri bırakıp, sadece sevmek ki o zaman sevilen kendi isteğiyle yanında olmak isteyecektir.
Dünya ağır olabilir ama zihnimiz onu hafifletebilir. Dünya yaşamı mutsuzluğa kapılmayı kolaylaştırır, zihnimizle irade kullanarak onu mutlu hale getirebiliriz. Mutsuz olmak çabuk kayılacak taraftır çünkü çoğu kişi öyledir, emek isteyen mutluluktur, neşedir.
Köle olmamak, özgür olmak, gün içinde mutluluk anları yaratmak, acı hissine teslim olmamak, beyne neşeyi öğretmek.
Bunları yapabiliriz.
Tüm bunlar için önce kendi varlığımızdan tatmin olmak, tat almak, buranın bir durak olduğunu, hiçbir yerde kalıcı olmadığımızı, her şeyin mutlak geçip değiştiğini görmek, bir şeyler yapmak, yaptıklarımızla birilerine katkı sunmak.
Bize sunulanın tadını çıkarmak çünkü hepsi geçecek. Hatalarımız yanında güzellikler bırakmak.
Sevmek, en önce kendini sevip anlamak, sonra sevmek istediklerimizi sevmek çünkü bu da bir niyettir, her şeyi sevme niyetinde olmak zorunda değiliz, bize iyi gelenleri sevip çoğaltmak.
Hayat güzel, yaşamak bir şans, var olmak tesadüf değil, her günle yenilenmek, istemediklerimizi yıkıp, istediklerimizi yapmak ve bunlar için irade kullanmak. Kalbimizin sesini duymak, orada ne varsa kişisel dünyamızda onun olduğunu görmek, bu yüzden daha iyi bir yaşam için daha temiz bir kalpte olmak.
Hayat güzel, yaşamak bir şans, var olmak tesadüf değil.
Hayatnegüzelyaa diyebilmek.
Her defasında yeniden denemek, denersek belki olur, garantisi yoktur ama oluru vardır.
alışkanlıklar
İnsan beyni ne tuhaf, insanı sürekli bildiği ve alıştığı şekilde yaşatmak ister. Oysa daha iyi şeyler olabilir ama beyin alıştığının dışına çıkmaya izin vermez. İşte tam burada devreye İRADE girer. İrade kullanılmak içindir, bunu denemeliyiz, istediğimiz her değişiklik, hayatımızı daha iyi hale getireceğine inandığımız her şey için irade kullanmayı öğrenmeliyiz.
İrade kullanmak için o anda olanın zıt yönünde enerjimizi kullanmamız gerekir. Sağa gidiyorsak, sola dönmek gibi, atalet içindeysek harekete geçmek gibi, yani hep yapılanın tersini yapmayı bedene, beyin aracılığıyla öğretmek. Bu ilk başlarda zordur çünkü alışılanın tersini yapıyorsunuz. Zordur ama öğrenilebilir. Sürekli denemek ve beyne bilmediği diğer yolağı öğretip, o yolağı güçlendirecek kadar ısrarla denemek gerekir. Beyin bu ısrar karşısında o yolu kalınlaştırır ve kullanılacak hale getirir, yeter ki pes etmeyelim.
Her davranış ve duygu şeklimiz, beynimizin yıllardır öğrendiği alışkanlıklardan başka bir şey değildir ve aslında bizim bir parçamız hiç değildir, hepsi değişebilir, yeter ki o iradeyi kullanmaya başlayalım.
Hiç kimse mızmız huysuz mutsuz olmak zorunda değil, hepsi İRADE ile değiştirilebilir, yani gerçekten isteyen ve sürekli deneyen, bir gün gelir ki davranış ve duygu değişikliğini yapar. Yeter ki bunun için emek ve enerji harcamayı göze alalım.
irade
Gece korkudur, gündüz cesaret ve ikisi de tek başına yarımdır. Gündüz, gecenin kucağında büyür. Cesaret ise korkunun zemininde büyür. Yani gece ve korku, gündüz ve cesaretin oluşması için mayadır. Tıpkı hüzün zemininde neşe ve sevincin oluşması gibi yada nefretin, sevginin alt zemini olması gibi.
Netice bunlar birbirine dönüşebilen duygulardır. Birbirine dönüşebilen şeyler sabit ve kalıcı değildir.
Tıpkı şunun gibi; gündüz-gece birbirine dönüşür ve bir günü oluşturur. Her duygu bir şeyi oluşturmak içindir. Onlar zaten dönüşür, bir şeyi oluşturur.
Bu arada biz istediğimiz duyguda odağımızı tutarsak bu döngü tamamlanırken keyifli yaşamış oluruz.
Bu arada odağımızı enerjimiz hangisine yeterse onda tutabiliriz. Duygu haliniz olumsuzsa enerjiniz düşük demektir. Onu yükseltmek için hareket yürüyüş spor yapın, kendinize sevgi şefkat sabır gösterin, kendinize herkesten iyi olun. Kendi ruhsal yanınıza odaklanın mesela, o sizin bedenli halinizde ki iyileri hatırlatabilir. Ruhsal yanınız kusur bulmaz, sadece destek sunar. Bu arada çok önemli, elinizden geldiğince size iyi gelen insanlarla ve yerlerde olun, iyi gelmeyen insanlardan ve yerlerden uzak durun.
Tabi tüm bunları yapmak İRADE kullanmak demektir. Diğer tarafa her kaydığınızda irade kullanmak. İRADE kullanıldıkça güçlenir ve bizim tanrısal yanımızdan kaynaklanır.
Duygu durumunuz bazen düşse de, yılmayın tekrar deneyin, bir daha deneyin, İRADE gösterin. Unutmayın irade kullanıldıkça güçlenir.
Kendimizi iyi halde tutmak çok önemlidir çünkü her hal yayılır. Sizden yayılan hangisi olsun? Bunu seçin ve istediğiniz her konuda İRADE gösterin. Her an kayabilirsiniz ama yine deneyin, yılmayın, İRADE gösterin. Kuru topraktan çıkar her güzellik hatırlayın 🙂 🙂
sınav
İrade ile sınavım var bu hafta.. Hadi hayırlısı.. Neye karşı bu irade sınavım, onun adı da şimdilik bende saklı. Zaten biraz kendime gelince bir şekilde, belki söylerim sınav konumu.. Şimdilik böyle. Bu sınavdan geçmeliyim bir şekilde, çünkü çok acı çekiyorum aksi halde. O yüzden artık yeterr. Benden bu kadar. Bu kadar dayanabiliyormuşum sevgili Evren. Ben alışık değilim buna, lütfen beni bu konuda daha fazla zorlama. Lütfenn..