Eril- dişil..

Son yıllarda sürekli dişil eril dengeden falan bahsediliyor ya, işin aslı dişil ve eril özellikler her iki cinste de vardır, kadın bedeni hem dişil hem eril özelliktedir ve aynısı erkek bedeni için de geçerlidir. Kromozom yapısına ve endokrin bezlere göre kadın veya erkek bedeniyle dünyaya geliriz, bununla birlikte iki cinste de eril dişil özellikler vardır. Hatta Uygur tıbbında beden içindeki organlar bile dişil, eril olarak ayrılır. Mesela karaciğer içi dolu organdır dişidir, safra kesesi içi boş organdır, erildir vs.

Günümüzde bazen kadınlar, fazla eril olduk der ya da bazı erkeklerin fazla dişil özellikte olduğunu söyler, doğrudur, belki olabilir ama temelde insan hangi bedende ve hangi hisle dünyadaysa kimliği odur.

Yine de bazı özelliklerimizin aşırılaştığını hissettiğimizde ve tabi en önemlisi bu sizde rahatsızlık nedeni olduysa, en basitinden şu aklınızda olsun, bedende sinir sistemi iki çeşittir, sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Sempatik sistem aktif, hızlı, ataktır, hani savaş- kaç tepkisine neden olan sistem, bu sistem eril özellikte kabul edilir. Parasempatik sistem huzurdur, uyku öncesi rahatlamış hal gibidir, dinginliktir, derinliktir vs. bunlar dişil özellikler kabul edilir.

Bu durumda bir kadın eril özelliklerinin arttığını hissettiğinde sadece yavaşlamalıdır, harekette yavaşlama, nefesin derinliği, telaşsız hal vs. bunu uygulayabilir. Ya da fazla dişil özellikler onu pasifize ediyorsa, diğer yana geçmek için daha atik, canlı, hızlı hareket etmeli, solumalı vs.

Yani insan sadece bedene dikkat verip, solunum ve hareketi düzenlemeyle durumu düzeltebilir. Neticede ikisi de bizde var, iki yönümüze de ihtiyacımız var, neye ne zaman gerek duyarsak öyle. Umarım fayda olur ihtiyacı olana.

Gibi..

Hayat bazen dalgalı, bazen sakin. Tıpkı bir deniz gibi. Bazen bir şeyleri biz istiyoruz, bazen bir şeyler istemimiz dışında oluyor gibi. Yaptıklarımızdan ya da yapmadıklarımızdan bazen mutluyuz, bazen mutsuz gibi.

Hayat işte, bir şekilde geçiyor. Değişmeyen tek şey onun değişkenliği ve hayat sürekli akıyor gibi.

 

Kendim…

Gönlüm hep ona doğru esen deli bir rüzgar. Ama artık sevginin içinde olgunluk tohumları var. Çünkü aklım devreye girebiliyor.

Aklım diyor ki; “havadan nem kapma, bir dur! Tam tersine engellerden kendine fırsat oluştur.”

Aklım bu ara çok akıllı 🙂

“Uzaklıkları, kendini anlamak için değerlendir. Gücünü gör, güzelliğini, tamlığını gör. Her şeyi unut ama kendini unutma. Önce kendinle iyi ol.”

Bunları diyor aklım ve artık olgunlaşmaya başlayan kalbim az da olsa bunu anlıyor. Bu durumda: Selam kendim, bugün nasılım? 🙂 🙂

denge

Çok aşırı uçlara gitmedikce ne yaptığında bir problem yok. Şundan dolayı..
Mesela derler ki.. Şu kadar uyu, şu hareketleri yap, şunları ye, şu gıdalar yararlı, suyu şu kadar iç vs vs..
Sana ne, benim neyi ne kadar yapacağımdan, bu herkesin kendi bileceği şey.. Hani bir laf var ya, ‘paşa gönlüm bilir’ işte öyle.. (tabi sende bunları sorma başkasına ki, söylemesinler)..
Bu konularda insanlara tek denecek laf, bence, “keyfin” ne istiyorsa onu yap.. Sadece bir konuda aşırı uca kaçınca bunu “fark et” ve “fazlalık konusu neyse onu azalt”. Gerisini sen bilirsin zaten..
Önce bunu yap, bu bir ön aşama..