O ve ben 15

Ben: Madem seçecektim, daha kolayı yok muydu bunun yahuu.. bu çok zor..

O: Neden böyle dedin..

Ben: Zorlanıyorum sanki, gönlüme konan niyetten, zor çünkü..

O: Zor geliyor çünkü, diğer ucunu unutuyorsun..

Ben: Diğer ucu ne ki..

O: Size o an zor görünen, aslında kolayı içinde barındırır. İkisi iç içedir, dıştan zor gördüğün içten kolay olandır ve tersi de diğer durumda doğrudur. Yani zor ve kolay iç içedir sizin alemde. Hani bir söz vardır meşhur ‘Her zorluğun içinde bir kolaylık, her kolaylığın içinde bir zorluk vardır’ sizin alemde..

Ben: Vayy, sözlere de hakimsin bizim alemde:)) Sizin alemde böyle sözler var mı peki..

O: :)) olmaz mı, kendimize göre var bir şeylerimiz, his enerjileri diyelim onlara..

Ben: O nasıl oluyor ‘His enerjileri’..

O: Şöyle aslında, bir hissi taşıyan enerji, gelir ve sarar seni, içinde cümle yoktur o enerjinin ve sen anlarsın ne dediğini..

Ben: Aa ben de anladım valla.. Demek ki sizin oraları hissediyorum bazen, bana da böyle oluyor çünkü, bir enerji geliyor o anda, duygusu neyse, tam olarak sarıyor beni, bunun farkındayım, onu izliyorum, duygusunu alıyorum, cümlesi veya enerjinin adı yok o anda, tüm bünyemi sarıyor ve ben bilemiyorum onunla ne yapacağımı, sadece gözlüyorum onu ve zamanı gelince gidişini izliyorum. Henüz dönüştüremiyorum sanırım, varlığını biliyorum sadece.

O: Farkındayım, bizim alem sana ulaşıyor bazen.. Bu yaptığın iyi, zamanı gelince o enerjiler, kelimelere daha rahat dökeceğin mesajlarıda verirler, merak etme. Ki zaten genelde mesajlarını veriyorlar ve sen alıyorsun bunu, henüz çok bilincinde değilsin, konu bu..

Ben: Çok yoruluyorum o anlarda, yani haksızlık olmasın, o yorgunluğun içinde derin bir huzurda var sonrasında, derinlik var, anlayış var. Yani bana giderken bunları bırakıyorlar sanki..

O: Biliyorum bazen zorlandığını ve yorulduğunu, çünkü bir de arındırıcı enerjiler var. Üzerindeki yüzyılların enerjilerini arındırması gerekenler onlar. Hani bir soba borusunun içindeki yıllarca temizlenmemiş kurumu temizler gibi, o kurumun ortaya çıkış anı, o toz bulutu, o karartı kolay değil mutlaka ve olması gereken şeyler bunlar, buna izin verdikçe arınacaksın, yenide olacaksın.. Yeni yıla girerkenki dileğini unuttun mu yoksa..

Ben: Unutur muyum, cümlem sürekli aklımda, hep o cümle ile dolaşıyorum artık bu hayatta..

O: Güzel o zaman, rahat ol, olan tam olarak bu aslında.. sana yapılan bu, ‘O’nda olmanı kolaylaştırmak ve O’nun sende olmasını rahatlatmak’, hepsi sadece bu işte..

Ben: Tamam, farkındayım bazı şeylerin ve zorlanıyorum sadece..

O: Başa dönelim o zaman.. Zor ve kolay iç içe, zoru görüyorsun da, kolaya neden bakmıyorsun. Sende kolay olana odaklan, işin ve için rahatlasın. Unutma sevgili Umut’um benim, kolaydan yola çıkmak daha keyifli ve zihnin çetrefile o kadar alışmış ki onu kabullenemiyor sanki.

Şöyle düşün aslında; bir yol ağzındasın ve yolun birini seçeceksin, biri daha çetrefilli görünüyor, ne bileyim çalı çırpı kaya uçurum vahşi hayvan daha yola çıkmadan başında görünüyor aslında.. Diğer yol sakin huzurlu çiçekli güneşli neşeli.. Ve senin zihninin bir parçası hala eskide olduğu için, kolay olanın sana istediğin sonucu vermeyeceğini sanıyor, ‘olur mu böyle, iyi olan mutlaka zorlamalı, çaba gerektirmeli’ diyorsun.

Oysa işin aslı o iki yolda aynı kapıya çıkıyor, ortak bir alanda kavuşuyor. O ortak alanda sen seçtiğin yola göre ya çok derbeder hale geliyorsun ya da müthiş enerji dolu olarak o ortak alanda oluyorsun, olan bu sadece, başka bir şey yok. Bu dualite gezegeni dedik ya zor ve kolay bire ve aynıya gidiyor. O olan Bir’in alanı, hangi yolu seçersen seç, o alanda olacaksın mutlaka.. Anladın mı bunu, kolayı neşeliyi huzurlu olanı seç, yolun daha keyifli olsun, bu kadar işte.

Ben: Anlıyorum seni aslında, zihnim kolayı pek göremediği için arındırıyorsunuz beni, kolayı rahat göreyim diye..

O: Sanırım böyle..:)) Kolayı hissettin mi peki, o başta dediğin zor gördüğün konuda..

Ben: Sanırım hissettim..

O: Sanırım deme sen, hissettiğinin farkındayım ve bu doğru, doğru hissettin, bu kadar kolay bu konu işte, tamam mı? Ve bu kolay olan karşındakilere olduğu kadar sana da iyi olacak hepsi bu tatlı umut’um tamam mı?

Ben: Tamamm, bana ilk defa ‘Umut’ diyorsun bugün..

O: Nedenini biliyorsun, bu olduğunun enerjisinin kabulündesin artık, sen bunu net ifade ettin ya bu hafta, ben de artık rahat söyleyebiliyorum bunu sana..

Ben: Tamam

O: Tamam..

faydalibitkiler_133905291810

O ve ben 14..

O: Aydek canım ya ben senden çok memnunum haberin ola, bu dünyada tek seçeceğim beden ve huy sendekiler olur yine. Senden müthişi var mı bu alemde..  Valla yok inan bana. Sen tam gönlümün istediği form ve kıvamdasın, her halinle abukluklarınla sabukluklarınla zihin oyunlarınla ve hep sevmeye çalışmanla, anlamaya çalışmanla, şaşkınlıklarınla, hayranım kızım sana. Senden daha mükemmel bir “Aydek ” yok bu alemde, bundan da haberin ola..

Ben: Bu övgü mü belli değil, benden başka Aydek olmadığını biliyorsun ya.. O yüzden en iyi Aydek benimdir tabii, başka ne olacak, rakibim mi var bu alemde..

O: Hayırdır aksi misin acaba.. Ve o ne cümle ‘rakibim mi var bu alemde’ valla rakibin yok, teksin bu alemde:))

Ben: Ayy ne alaka, senin dediklerine cevap verdim sadece..

O: ‘Ayna ayna söyle bana’ kıvamında oldu biliyorum ve inan bana gayretine, samimi çabana, açıklığına, sabrına, kabulüne hayranım sana..

Ben: Gerçek olabilir misin acaba.. Ah çok teşekkür ederim sana.. Tamam, ben de sana hayranım valla..

O: Ben doğruyu söylüyorum, elinden geleni yapıyorsun her anda, bu çok önemli, deniyorsun ve yapıyorsun olduğu kadar , bu çok anlamlı.. Mutlu ediyorsun beni, sen de mutlu ol e mii..

Ben: Tamam mutlu olayım yahuu..

O: :))

faydalibitkiler_133905291810

 

‘ben’ dediğimiz ne..

İnsan olarak her birimiz bir enerji bütünüyüz, bu kesin. Tek bir ‘şey’ değiliz. Her açıdan bu durumdayız.

Dışardan bedenimizi tek ve bütün görüyoruz ve gerçek olan bu değil. Bedenlerimiz önce el kol, bacaklar, gövde, kafa, saçlar, tırnaklar gibi dışsal parçalardan oluşuyor ve dışarıdan bütün görünüyor.

Şimdi girelim içeriye, burasının ilk katmanı sistemler.. Üriner sistem, dolaşım sistemi, solunum sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi, sindirim sistemi vs vs.

Şimdi sistemlerden içeri girelim. Her sistem çeşitli organlardan oluşuyor. Örnek olarak, dolaşım sistemi; bu sistem dolaşımdan sorumlu, içinde o çok önemli kalp var, arterler (atardamar), venler (toplardamar), kapillerler (kılcaldamar) var.

Sadece arterleri ele alırsak o arterlerin dolaştığı her yere göre adı, görevi ve kalınlığı değişiyor. Arterlerin adı bu konuyla ilgili olmayanlar tarafından az bilinir veya bilinmez, bu yüzden ben kalp’le devam edeceğim örneğime.

Kalp, dışardan sadece organ kalp, içine bakarsak, bunu herkes bilir 4 odacığı var.  2 Atrium, 2 ventrikül (yani kulakçık ve karıncıklar). İçeriden 4 odalı, her bir odanın içeriği ve görevi birbirinden farklı, kasları sinirleri, elektrik yapısı farklı.

Tek bir odacığı ele alalım, girelim içeri, hepsinin içinde bir sürü hücre, girelim o hücrelerin içine hepsinin içi bir alem, bir dünya aslında. Bir merkez parça (çekirdek), etrafında mitokondri (enerji üreten santraller), stoplazma, endoplazmik retikulum, golgi, lizozom vs vs. pek çok önemli işlevi olan yapı ve daha da, derinine inersek, elektronlar, protonlar, nötronlar. Daha da girersek… bu konu bitmez aslında.. sadece dolaşan enerjiler var.

Tekrar başa dönelim, bırakın her bir organı, her bir hücrenin içinde, akıllı binlerce sistem ve yapı var. Ve bu kadar sistemin hepsini dışardan ‘BEN’ diye algılıyoruz. Bu bir algı yanılsaması, her birimiz trilyonlarca şeyden oluşuyoruz.

Her bir hücre, her bir organın ‘Ben’ demediğini nereden biliyoruz. Bir düşünün vücudun en büyük organı olan karaciğeri, o ne azamet, o ne gösteriş, o havasıyla ‘Ben’ demesi gayet doğal. Şaka bir yana, biz, dışardan ‘BEN’ diyoruz kendimize ve pekçok şeyden oluşuyoruz.

Bu örnekler sadece maddi beden üzerinden verdiklerim, şimdi gelelim, işin enerji boyutuna. Duygularımız düşüncelerimiz ve hissettiklerimiz. Bunların hepsini ‘BEN’ diye kabullenmişiz, öyle öğretmişler ve ne yazık ki çoğumuz bunu sorgulamamışız.

Düşüncelerimiz ‘Biz’ olamaz, onlar enerjiler ve gelir giderler, değişirler. Onları pek çok kişiden almışızdır bir şekilde ve kendimizde tutmuşuzdur. Onlar sadece düşünce yani enerji, dolaşıyorlar etrafta. İşimize gelmiyorsa bir düşünce, onu sahiplenmek zorunda değiliz. Onlar biz olan değil. Aynı şey duygular için de geçerli, onlarda ‘Biz’ olan değil, olamaz, bir düşünsenize, gelen ve giden onlar..

Sürekli diğer insanlarla veya şeylerle temas içindeyiz. Temas ettiğimiz her şeyde enerjetik olarak mutlaka bizden bir parça kalıyor ve onlardan bir parçayı da biz alıyoruz. Ve muhtemelen bu enerjetik parça alışları, bu yaşamla, sadece bizim yaşamımızla da sınırlı değil. Kabulümüzde varsa geçmiş yaşamlarımız veya genetik olarak, aldığımız parçalar var bir de. Hem bedensel hem de enerjetik olarak aldıklarımız.

Kurban bilinci, eziklik, yılgınlık, suçluluk hepsi bir enerjidir. Anlamadığımız ve kabul etmediğimiz ise, onlar dolanıyor zaten etrafımızda, bizim enerji bedenlerinin etrafında da. Bunda bir sorun yok, dolaşacaklar. Bize düşen onların orada var olduklarını bilip, etkilerine girmemek. Var’lar ve buna karar verecek biz değiliz. Yaratılış öyle uygun bulmuş, bize karışmak düşmez.

Bize düşen bu enerjileri, bazen ihtiyaç duyuyorsak kullanmak. Kullandığımız enerji, işimize yararsa, onu tercih ediyorsak kullanmak ve aslolan, o enerjinin bilgisini, içinden geçerken kendimize katmak.

Tamamen o enerji haline gelmek değil, dikkat edin, onun bilgisine ihtiyaç duyduysak (duymak zorunda değiliz bu arada, eziklik ne bilmek zorunda değiliz), bunu tecrübe edip, öğrenip, ondan bir şeyleri kendimize katıp, o enerjiyi serbest bırakmak, olması gereken bu, sıkıca ona tutunmak değil.

Biz yaratılışımız gereği, hiçbir şeyi elimizde sıkıca tutamayız. Kim bu asırlar boyunca, neyi elinde tuttu ki biz tutabilelim. Kim hayatı elinde tuttu, kim sevgiyi elinde tuttu vs vs. Bizde kalabilecek tek şey, çeşitli konuların, enerjilerin, deneyimlerin, sadece kendimize katabileceğimiz bilgisi. Hayatın her konuda bilgisi, sevginin, nefretin bilgisi, ne olduğu, kalan sadece bu.

Bunun içinde, herhangi bir enerjiyle karşılaşınca, buna gerek duyduysak, onu inceleyeceğiz sadece, bir çocuğun oyun hamurunu mıncıklaması gibi, inceledik ve bilgisini aldık ve geçtik, o olayı nötrlemeliyiz bir şekilde.

Bilgisini alırsak, onun bizimle kalmasına gerek yok çünkü. Bu (+) ile (-) nin durumu gibi, birine bakmaya devam edersek, o sadece (-)dir örneğin, oysa ondan geçersek, (+) ve(-) sadece IŞIK olur. Işığın içinde ikise de vardır ve onları tek tek görmemize gerek yoktur. Ve yine de biliriz bilgisini, içinde onlar vardır.

Aynen böyle işte, duygu ve düşüncelerle ilişkimiz böyle olmalı sadece, onlar iyi, kötü’nün ötesinde, bilgisi, gerekirse alınacak enerjiler. İşimiz bilgisini almak, alırsak, tutmamıza gerek yok, zaten o dönüşür kendi ilmiyle, ona biz karışamayız.

Neticede, BEN dediğim, aslında BİZ olanın, dıştan görünüşü, konu uzarda burada keseceğim. Çünkü buradan da tek tek ‘Ben’ dediklerimizden oluşan toplumsal ‘BiZ’ler ve daha neler neler çıkar. Şimdilik bu kadar olsun.

Her şey bir enerji, buna bizde dahil, aralarından seçim yapan biz ve işimize geleni alıp devam edecek olan da biz. Bu bir oyun aslında, keyfince oyna ve abartma işte. Oyununu güzel oyna, ne kendini ne diğerlerini kırıp dökme, oyna ve geç, takılma..

dişi buda_m

O ve ben..12

Ben: Seninle konuşurken kullandığım resmi değiştirme gereği duydum, neden acaba..

O: Bunu biliyorsun..

Ben: Biliyorumda.. Onay alma ihtiyacı hissettim aslında..

O: Onaylıyorum o zaman, artık görüntüm değişiyor, bunu konuştuk seninle, bu bir değişim zamanı, değişimin süresi sana bağlı.. Bu ara aşamada, rastgele bir resim seçmen uygun olmuş aslında..

Geçiş süresi, tamamen seninle yaptığımız “10 ve 11.” konuşmaya bağlı.. Rahat ol, ben biraz uzaklaşsam da, yine de buradayım, unutma..

Ben: Anladım tamam..

10. konuşma “Sonsuz olasılıklarım olduğunu bilip, istediğimi, artık rastgele değil, bilinçli seçip, bunun sorumluluğunu alacağım. Eskisi gibi rastgele öylesine, önüme geleni alıp, onu da seçtiğimi sanıp, sonrada zırlamayacağım”

11. konuşma “Kaçak güreşmeyeceğim, bazen kırıcı olduğunu düşünsem de, her zaman ve her şeye karşı dürüst olacağım”

O: Özetlemen güzell. Şimdi uygulamada göreceğim seni..

Ben: Çok heyecan verici ve biliyorsun “dürüst olacağımı ve bilinçli seçim yapacağımı”.

Ve ben, seçim yaparken acele etmeyeceğim, dürüst olurken tüm kalbimle orada olacağım. Ve sen, göreceksin istersen. Ve ben senin görüp, görmemeni önemsemeyeceğim artık, haberin ola..

O: Güzel..

Ben: Tamam..

faydalibitkiler_133905291810

 

O ve ben..11

O: Sen dürüst değilsin

Ben: Değil miyim?

O: Değilsin..

Ben: Neden değilim?

O: Duygularını ve hissettiklerini anlatmakta dürüst değilsin, ifade etsen ne olabilir ki?

Ben: Bilmem, böyleyim işte..

O: Bu olmaz, ‘böyleyim işte’ deyince konu kapanmaz. O konunun zihindeki duygusu devam eder. Buna izin verme, daha çok ve net ifade etmeyi dene ve öğren..

Ben: Aslında, belkide, ne hissettiğimi tam anlayamıyor olabilirim. Net konuşacak kadar ne hissettiğimi bilemiyorum sanki..

O: Dikkat edersen, bildiğini fark edeceksin, ne hissettiğini biliyorsun ve net ifadeyi tercih etmiyorsun, bu bir hata.. Ve şundan kaynaklanıyor sanki, net bir şey söylersen ve bu hislerin değişirse, ne yaparım diyorsun. Oysa her şeyin her anda değiştiği bir evrende, senin ifade ettiğin duygu ve ona bağlı davranışın değişse, ne olur sanki. Ya da belki, hissettiklerini yapmaya hazır değilsin olabilir mi?

Ben: Olabilir..

O: Hangisi olabilir?

Ben: İkisi de olabilir ve daha çok ikincisi sanki..

O: Güzel.. Bunu tekrar değerlendirmek gerekir.

Ben: Olur, gereksin..

O: Sadece dürüst ol, bu en kolayı..

Ben: Haklısın, bunu düşüneceğim..

O: Senin yaptığına ne denir biliyorsun..

Ben: Biliyorum.. ‘Kaçak güreşmek’ denir. Ne demekse..

O: Doğru teşhis..Teşhis tamamsa.. ki tamam.. sıra tedavisinde..

Ben: İyiymiş.. iyileşeceğim..

O: Her konuda ve herkese karşı daha dürüst olmalısın, tüm hayata ve yaratılışa dürüst ol. Kırmamak ayrı şey, dürüst olmak ayrı. Gerekirse kırılacak olanı ‘kır’ ve dürüst ol..

Ben: Bunu uygulayacağım, sırada bu var anladım..

faydalibitkiler_133905291810

O ve ben 10..

O: Bir sonsuz boşluğun ortasında yüzmek, her şey olabileceğini bilmek ve hiçbir şey olamayabileceğini bilmek. Sonsuz olasılıklar ve hepsini seçebilirsin. Ve illaki seçersin. Bunu bilmek. Seçtiğin olmak. Yani seçim. Yani bu kararın senin olması.

Gerçek bir seçim. Şimdiye kadar olanlar gibi değil. Neden değil. Çünkü net ve açıksan. Kafan ferahsa. Seçimlerinde net açık ferah olur.

O zaman buyur bakalım. Seç ne uygunsa. Bu evrende her şey sende başlıyor ve sende bitiyor. Bunu tüm varlığında hisset önce. Sen ne istiyorsun ki o olsun. Neyi tercih edersin. Net ve açık. Hayatında ilk defa. Kaçak davranmazsan (eskiden olduğu gibi), sen ne olmayı istersin.

Buyur. Sonsuz olasılıklar, sonsuz fırsatlar ve sen. Karşı karşıya. Bugünden sonra hep böyle. Bu sonsuzluğun ortasındasın. Ya o ya bu ya şu ya öbürü sonsuz kere ya. Sen seç ve uygula. Neyi seçersen, desteğin orda. Bunu hiç merak etme.

Bakalım nasıl seçimlerle neyi üreteceksin. Seçen sen olunca, olmayan için ağlayıp zırlamak yok.

Çok şanslısın bu günden sonra. Buyur bu sabahtan başla. 

Ben: Tamam

O: Bu sabah bu tamamla, artık eskiye dönüşün olmadığını anla. Bitti bu bağ. Artık ya böyle, seçer ve yaparsın. Ya da her şey eski tas eski hamam. O zaman bana bir şey söyleme. Dırlanma sorma. Sonsuz boşluk ve fırsatlar senle. Her durumda yanında olurum. Merak etme. Sadece şikayetlerini dinlemem. Benden çözüm bekleme.

Sadece seçim gücünü kabul edip alırsan desteklerim ben. Öbür türlüde yanında olurum. Seni seyrederim sadece.

Sonsuzun ve sonsuz içindeki her şeyin ve benim desteğim sadece ‘kendi’ seçim yapabilene. Tamam. Bu sabahtan sonra ilişkimiz sadece böyle. Bunu bil.

Ben: Tamam

O: Kararın ne..

Ben: Bana zaman ver..

O: O zaman tanındı sana. Son 6 yıldır bu tanınan zamanı kullandın sen. Bu sabah. Sana tanınan bu süre doldu. Bunu anladığın için. İlk defa sabahın bu köründe “O ve Ben” deyiz bu an. Ya o ya bu ya şu ya öbürü ya… Sonsuz sayıda ya seçeneği ve sen varsın orada. Bu kadar net her şey. Artık ne bizi ne kendini oyala. Oyun bitti. Net ve kesin. Arası yok.

Ben: (uzun sessizlik ve düşünme).. Tamam.. Bırakıyorum kendimi bu sonsuza. Ve bıraktım.. Haberin ola. Yani benim haberim ola..

O: Seçim yaparken telaşlanma, sakince bekle, acele etme..

Ben: Ne telaşı.. telaş yok burada..

O: Güzel sen anla diye, o kelimeyi kullandım.

Ben: Merak etme anlıyorum artık ben. Kelime seçmene gerek yok bana. İçinden geleni bana direkt söyle. Bundan sonra benden böyle..

O: Ne yapıyorsun, neredesin..

Ben: Şu anda hiçbir şey yok. Bir karar yok. Bakıyorum sonsuza, bu ana.. Bu işte..
Geç veya erken yok burada.. Uygun an var.. Burada sadece ‘Ben’ varım.

Gidiyor musun?

O: Gitmek demeyelim, görev değişimi zamanı gelecek. Sadece belli bir mesafede olacağım.

Ben: Hoşça kal yok, görüşürüz yok burada.. Tamam.. Ben bir merkezim ve sen belli bir mesafedesin bana, yörüngemin hemen dışında.. Sonra gideceksin, uygun anda. Farkındayım.

O: Gitmek demeyelim, görev değişimi zamanı gelecek. Ve doğru.. Tam uygun anda..

Ben: Tamam

O: Tamam.

Ben: Uzun zamandır. İlk defa. Bu sabahta. Sadece ben varım.

O: Doğuşundan bu güne. İlk defa. Sadece Sen varsın bu sabahta. Güzel.

Ben: Güzel.

751038286_n

O ve ben..7

Ben: Sence bu normal mi?

O: Biraz daha açık konuşsana..

Ben: Konuşamam, daha açık, sen zaten anladın beni..

O: Benim anlamam yetmez. İfade etmelisin hislerini, ifade ettiğin duygunun enerjisi, gitmesi gereken yola ulaşır çünkü. Önce ifade et.. açık ve net, olur mu?

Ben: Daha fazla edemem..

O: Daha fazla mı? Şaka mı bu, neyi ifade ettin ki, daha fazlasından bahsediyorsun, önce açık ol..

Ben: Beni zorlama, sen ne hissettiğimi biliyorsun işte, dahasını diyemem, her şey yazılmaz, biliyorsun işte..

O: Tamam, peki, dediğin gibi olsun. Evet soruya gelelim o zaman ‘Sence bu normal mi?’ bunu sordun bana, cevap gelsin o zaman sana ‘Evet, bu normal’.

Ben: Öyle mi, neden acaba..

O: Daha açık söyleyeyim mi? yoksa daha açığı burada yazarak olmaz mı? Ne dersin..

Ben: Anladım, haklısın, yazma tamam..

O: Güzell.. Ne öğrendin bu konuşmadan sen..

Ben: Şunu öğrendim “İfade etmelisin hislerini, ifade ettiğin duygunun enerjisi, gitmesi gereken yola ulaşır çünkü.” Bu çok anlamlı ve haklısın yine..

O: Netice..

Ben: Neticesi yok şimdi, bu kadar işte..

O: Sen daha açık olmayı seçince, daha açık konuşuruz bizde..

Ben: Tamam, kabul, bakalım o zaman, şimdilik hoşçakal.

O: Sen de hoş kal..

Ben: (yarım saat sonra) Senden gizli oturum isteyebilir miyim?

O: Kabul, öyle olsun bu defa..

Ben: Tamam, “O ve ben..8” gizli o zaman..

O: Şimdilik böyle.. (gülümseme)..

Ben: “O ve ben..9” da aramızda, tamam..

751038286_n

O ve ben..6

O: Dikkatini dışarı ver, sen fazla kendine odaklıyorsun bu ara. Biraz açıl, dikkatini dışarıyı gözlemlemeye ver.

Ben: (zihnim yine kendime gidiyor ve ağlamama engel olamıyorum)..

O: Hey, dikkatini kendinden çek hemen, dışarı ver. Bu çok açık, her anda algın dışarıda olsun bu ara..

Ben: Bu ne kadar doğru.. hep kendine odaklan derler..

O: Bunu da sorgulama, bu ara bu uygun sana.. Dışarıyı gözlemle, kendini değil bu defa.. Daha sonra dışarıdan, kendine gelirsin, bunu dene, hem de uzunca bir süre tamam..

Ben: Tamam denerim, dışarıdan içeriye anladım..

O ve ben..5

Ben: Çok kızgınım bugün kendime..

O: Farkındayım ve saçmalama tatlım lütfen, sen hatalısın..

Ben: Haklısın..

O: Hayret ilk defa itirazın yok bana, hayırdır iyi misin sen..

Ben: Bilmiyorun nasılım, hem iyiyim hem kötü sanırım. Bir ortasını bulsam tamamım..

O: Ortasını bulmanı ne engelliyor sence..

Ben: Bazı durumlara kattığım saçma anlamlarım, hata bende, bu yüzde yüz kesin kabul bugün bende..

O: Hata demeyelim istersen..

Ben: Yok yok diyelim lütfen, izin ver ben kızayım kendime bu seferde, hep sen kızarken iyiydi değil mi?

O: Ben sana hiç kızmam, bunu biliyorsun..

Ben: Bilmiyorum ben bir şeyi, biliyorsun falan deme bana..

O: İyi o zaman şöyle yapalım, derin bir kaç nefes alalım, senin deyiminle ‘keyifli nefes’ ne dersin

Ben: Ben alırım da senin keyifli nefes alabileceğin bile şüpheli..

O: Sen beni merak etme, yapabileceğim kadar onu da yaparım senin için.

Ben: Benim için ne sen, ne de başkası bir şey yapmasın e mii.. Ben kendim yaparım kendim için gerekenleri..

O: Tamam, yap istediğini, yalnız şimdi, bir dur tatlım..

Ben: Sanane durup durmayacağımdan, bugün bana karışma lütfen..

O: Arkana yaslan ve gözlerini kapat..Sadece ilahi sevginin seni sarışını hisset, sadece bunu.. Rahat bırak kendini, sana olan sevgimi hisset ve tüm evrenden sana yayılan sıcak sevgiyi hisset..

Ben: (Dakikalar sonra)..  Daha iyiyim sağol, git istersen..

O: Giderim sorun yok..

Ben: Zayıf olduğum ve saçmaladığım konu çok..

O: Olsun boş ver.. Hayat bu.. bir öyle bir böyle olur, bu doğal.. Kendini yargılama, çok irdeleme, abartma, önce kendine şefkat göster..

Ben: Tamam.. Aslında konu belli, duygular ve onların bedenimi ele geçirip etkilemesi.. Sanırım an’da ve her etkiye açık olduğu için bu bedenlerden başka gerçek yok sanki bu dünyada..

O: Bedenler çok gerçek bu doğru ve her şey en az onun kadar gerçek bu da doğru..

Ben: Nasıl.. ne..

O: Duygular da gerçek, düşünceler de gerçek.. Hepsinin bir varlığı var, sen fark etmesen de..

Ben: Haklısın..

O: Konu şu ki, gerçek olan şeylerin, seni nasıl etkilediği ve algını şekillendirmesine verdiğin izin.. Bunu anlamalısın, sende ne yapıyorlar ve nasıl yapıyorlar ve sen onlara ne şekilde kabul verip, dahil oluyorsun. Bir bunlara tekrar bak istersen..

Ben: İstemem mi, hemen..

O: Güzell.. İyisin sanki..

Ben: Hem nasıl, çok iyiyim, bir ateş topu gibi..

O: Bu ne demek şimdi..

Ben: Çok iyiyim gerçekten de.. Söylediklerin bir açılım yarattı bende.. İyiyim ve anladım ne yapmam gerektiğini tekrar sanki.. Arada unutuyorum ya bunları. Senin tekrar hatırlatışların çok iyi oluyor bana, her ne kadar bazen kızsam da sana.. Çok teşekkürlerr..

O: İyi bari, şimdilik hoşça kal, akşama görüşürüz.

Ben: Sen keyfine bak, akşama görüşmeyelim, benim yapacaklarım var. Ateş gibiyim dedim ya, üreteceklerim var.. Benden bu kadar..

751038286_n

O ve ben..4

Ben: Buna izin vermeyeceğim, gururumla oynanmasına izin vermeyeceğim

O: Oynansın tatlım, ne olacak..

Ben: Ya sen ne dediğinin farkında mısın? Benim hiç kıymetim yok mu gözünde..

O: Kıymetin çok olduğu için bunu diyorum

Ben: Bu saçma, yeter artık, dinlemeyeceğim seni..

O: Sen bilirsin, dinleme, yine de.. gururun, mutluluğundan önemli mi?

Ben: Şu an da önemli..

O: İyi, hoşçakal o zaman..

Ben: Gittin mi, lütfen gitme..

O: O zaman dinlemeyi öğren, sürekli dırdırlanacağına..

Ben: Zorlanıyorum bazen, kusura bakma, kızgınlığım kendime..

O: Kızma, kızacak ne var ki, biraz genişle, kızacak bir şey kalmayacak o anda.

Ben: Evet ama.. neden böyle, ne oluyor anlayamıyorum

O: Anlama, sen de bırak oluruna.. Sanki neyi tam anlıyorsun da.. Anlama, sadece bırak, hisset sadece

Ben: Ne kadar hissetsem de bir yanım hep mantıkla anlamaya çalışıyor biliyorsun.

O: Hisset sadece, hislerinde derinleş, bu seni genişletir. Bekle, kabul ver hissettiklerine, çok anlamayla uğraşma, o kendi içinde evrilip çevrilsin bir önce..

Ben: Kim evrilsin?.

O: Hislerin.. evrilsin ve otursun bir yere.. Onları ve olanları zorlama ve hele sen hiç anlama, bu ara böyle anlamlarla uğraşma, yaşa geç tatlım tamam mı?

Ben: Tamam..

 O: Aslında, tam bunu yap işte, beni hissetmek istediğin anda, yanındayım ya ve sonra sen kendinlesin ya..

Ben: Evet..

O: Aynen böyle.. Birbirimizi hissettik ve sonra bitiyor ya, böyle.. Konuştuklarımızı hissediyorsun ya.. Biliyorum ki, onlar zamanla içinde tohumdan, gerekirse fidana dönüşecek.. Bunun farkındasın aslında, bunu irdelemiyorsun ya, böyle.. Alıp üzerine düşünmüyorsun ve ben biliyorum ki, o içinde tohumlanıyor, işte böyle.. Olanları zorlama, diğer hislerini de anlamlandırmaya çalışma, olana direnme, bırak olan içinde biraz kendi halinde dolansın ve uygun yere gitsin.

Ben: Sanki kolay bu, karışmamak..

O: Farkında mısın, hep aynı şeyleri konuşuyoruz seninle..

Ben: Ne..

O: Direnme, bir sonraki adıma atlama, bırak yahuu.. Kendini de hislerini de anlamlandırma bu ara.. Bir boş ol kuzum artık..

Ben: Boş olsam düşerim, boş olamam ben..

O: Düş tatlım..

Ben: Oo bakıyorum da düşsem de aldırmayacaksın, o kadar bıktırdım yani..

O: Alınganlık damarın mı canlandı, ‘safra kesen’ iyi mi bu ara..

Ben: Ne ‘Beş element’ bilgime de laf attın ya..

O: Atışıyoruz bakalım..

Ben: Resmen laf atıyorsun bana..

O: Ee.. tamam hoşuna gitmediyse alma lafı sen de..

Ben: İnanamıyorum sana..

O: İnan bana, tahta kafa..

Ben: Bana mı dedin..

O: Evet.. başka biri var mı şu anda.. O tahta kafana, yani ‘ağaç elementi’ne, yani ‘safra kesen’e laf söylüyorum.. İyi mi safran, alıngansın ya bu ara..

Ben: Ay çok fenasın, seninle de az konuşacağım artık valla.. tahta kafada dedin ya..

O: Ağaç elementin iyi mi tatlım, alıngansın ya, bunu dedim..

Ben: Ay benimi takip ediyorsun her anımda

O: Kahkaha..

Ben: Ellerim belimde farkındaysan..

O: Yani, kavga.. Tatlım hep aynı şeyleri konuşuyoruz ya bu ara, anlam yükleme, yaşa geç diye.. O zaman genişlersin ve acıtmaz hiçbir şey seni.. ‘Onurum önemli’ dedin ya.. Sen genişleyince, o önemsizleşir.. bunu dedim sadece.. Bu arada istediğin kadar tekrar yaparız merak etme, sorun yok, benim işim bu.. Her defasında hatırlatmak, rahat ol yani.. Sen anlamakta dirensen de, ben tekrar anlatacağım sana..

Ben: ‘Metal elementi’m arttı bu ara, kusura bakma.. Hep hüzünleniyorum, ‘hüzün’de ağaç elementimi bozuyor ve alınganlaştırıyor beni.. Şu elementlerimi bir toparlayayım..

O: Gururunu boş ver, o mutlu etmez insanı.. Öğlen ki konuştuklarımızı yazma ve hatırla.. Hangi nedenle olursa olsun, sence en kötü olanını düşünsen ve onurun kırılsa da, yine de bunun için şükürde olduğunu söylemedin mi?

Ben: Söyledim değil mi?

O: Yani.. üç seçenek arasında en kötü olduğunu düşündüğün durumda bile, olana şükrettin ya.. Seninle gurur duydum.

Ben: Aa.. gururu onuru bırak lütfen, bırak ki, genişle..

O: Seninle bu kabulün için gurur duydum ve bu beni de, genişletti.. sen de genişle.

Ben: Ayy tamam, genişle deyip duruyorsun, zaten bir kilo mu almışım ne.. Yedim pastaları boş ver diye diye..

O: Kahkaha.. Netice, ne anladın bu günden sen..

Ben: Gurur yapmayacağım da, biraz zaman vereceğim olana, biraz dinlendireyim duygularımı tamam mı?

O: Tamam.. dinlendir

Ben: Tamam biraz dinlendireyim kendimi.

(2-3 saat sonra, gururu boş verip, sadece hissettiğimi yaptım.. daha iyiyim, yaptım hissettiğimi ve bıraktım, nasılını niçinini, ne denir’i sorgulamadım iyi mi?..)

O: İyi.. bu işte..

751038286_n