Tepe..

İnsan bir tepenin ortasında doğar. Yukarı çıkmak için çabalar. Biraz çıkar, tekrar düşer, hayat işte.

Tepeyi inmek zahmetsizdir, çıkmak emek ister. İki ileri bir geri gider, gelir.

Olur da tepeyi çıkarsa tüm vadi görünür olur, her şey çıkarken gördüğünden farklıdır.

O zaman anlar; aslında ne çıkan ne inen, ne yukarısı ne aşağısı var, sadece tepe ve onun üzerinde ha bire değişen şeyler var.

A- B (5)

A: Şimdi şunu iyice anla, sadece bunu anlarsan işi çözersin aslında:

Sen varsın ve diğerleri var.

Sen mutlu olmak istiyorsun, diğerleri de öyle.

Ve sen ve diğer insanlar, mutlu olmak için birbirlerine veya bir şeylere muhtaç olduklarını sanıyorlar.

Oysa:

Mutluluk- mutsuzluğa takılma, sadece günü iyi yaşamaya bak.

Ve şunu hiç unutma; sen kendinleyken iyi yaşayamıyorsan, diğerleriyle de iyi olamazsın. Bu Bir..

Kendi alanında iyi ol. Bu iki..

Gününü güzel yaşayamıyorsan, sanma ki hayalindeki yerde, hayalindeki insanlarla iyi olursun, olamazsın çünkü gittiğin her yere kesin götürdüğün sensin. Bu üç..

B: Anlıyorum.

A: Sadece anlama, bunu yaşa!

B: 🙂

A: Bunu yaşa çünkü gerçeğin keyfi bu.

Şimdi sen diye biri var ve senin içinde binlerce sen var. Sanma ki sabit ve tek sensin, değil.

Sen yani ‘ben’ dediğin kişiyle iyi yaşa, iyi geçin, keyifli ol, çay iç, yürü, koş, dur, iş yap vs vs ama keyifli ol. Yani her dakikanı olmasa da, günün genel temasını keyifli yap. Başını yastığa koyduğunda, iyi gündü diyebil.

Kendim dediğini çok ciddiye de alma ya da şöyle; keyifli bir ciddiyete al. Gerektiğinde dalga geç kendinle, saçma iş yaptığında gör ve gül geç, ‘ne komiksin kızım’ de mesela, ‘şapşal gibi kaldın ortada’ de, ‘rezil oldun be kızım’ de, ne olacak sanki, o kadar da önemli değilsin aslında, nasıl olsa sen dahil her şey geçici.

Bu ‘ben’ dediğin kişi, kendiyle eğlenemezse, dalga geçemezse, iyi gün geçiremezse, o hayalindeki yerde, o hayalindeki kişiyle iyi olamaz unutma.

Netice; ben dediğinle hayatı iyi yaşa.

B: 🙂

751038286_n

Dur..

Şu anda dur, kapa gözlerini ve nefesini hisset, o içeri dışarı yavaşça girsin, sen izle. Sadece birkaç saniye.

Sonra nefesinle girdiğin bedenin içini hisset, sonra dışını hisset. Sen dediğini ve dışarı dediğini fark et.

Sonra aradaki sınırı hisset, içeri ve dışarısının sınırını, çerçeveyi. Sadece birkaç saniye.

Sonra gözlerini aç.

İçte ve dışta akan sadece hayat.

Ve hayat eksik gediğiyle var.

Ve her zaman birinde eksik olan sende fazla, sende az olan onda fazla.

Bunu adil bakarsan bilirsin.

Ve netice; yaşamak güzel. 🙂

Hayat.

Hayat öyle bir şey ki, tam rahatladım derken yeni bir şey çıkarır. Bu defa o düzelir, ‘ohh’ dersin, bir şey daha çıkar. Çünkü “hayat” zaten budur. Düzene giren her şey, bir şekilde tekrar bozulur. Maharet bunlara çok takılmadan akmaktır. Tıpkı denizde yüzmek gibi.

Deniz bazen sakindir, bazen dalgalı. Sakinse her şey kolaydır, dalgalıysa maceralıdır ve bir şekilde hepsi geçer. O dalga geçerken dibe batmadan geçip, devam edebilmek, işte güzellik budur. 🙂

hayatımızdaki depremler

Hepimizin hayatında bazı dönemler olur, sanki her şey üst üste gelir. Eşimiz, dost bildiğimiz, tanıdığımız herkes bize karşı durur. Bazısı kötülük yapar, bazısı kırar, ortada bırakır, aldatır, yalan söyler, terk eder vs vs. Yani her şeyi hem de en güvendiğimiz, sevdiğimiz insanlar yapar. Tabi bu arada işlerimiz ters gidebilir, para kazanamaz hale geliriz, evimizin düzeni bozulur ve hatta sağlıkla ilgili sorunlar olabilir.

Bunların biri veya birkaçını çoğu insan yaşar çünkü hayat deneyimler dünyasıdır ve bizde değişik deneyimlerden geçeriz. Bir şekilde bunları toparlayarak tekrar hayata tutunuruz.

Bunların biri veya birkaçı bazen hafif sarsıntılar yaratır ve çabuk toparlanırız. Bazen ise birinin şiddeti o kadar büyüktür ki şiddetli bir deprem gibi tek alandaki bozulma dama taşları gibi tüm alanları yerle bir edebilir.

Bazense tüm alanlarımızın hepsi aynı anda küçük sarsıntılar geçirir, bunalırız ama artçı depremler gibi hafif sıyrıklarla geçirebiliriz.

Ve bazen ise tüm hayat alanlarımızda çok şiddetli depremler yaşayabiliriz. Öyle ki tutunacak güvenli bir liman kalmamıştır. Gerçekte bunlar ayakta kalmak için büyük deneyimlerdir. Eğer bu kadar şiddetli bir depremde ayakta kalabilirsek zaten bir daha hiç yıkılmayız.

Birde bu depremlerin şiddetini her insanın algılayış şeklide farklıdır, bazısı hafif artçıları bile sanki çok büyük bir deprem gibi abartarak yaşar. Bazı insanlar ise çok güçlü depremlerden bile kendi olmanın gücüyle tekrar doğrulur.

Gelelim lafı nereye getireceğime, bazen hayata geliş nedenimizle yani fıtratımız yani yaratılışımızla uyumsuz bir yaşamın içinde olabiliriz. Aslında mutlu değilizdir ama idare ettiğimiz için bunu düşünmeyiz. Birde alışkanlıkların getirdiği bildiğimiz ortamlarda iyi hissetme durumu, toplum kuralları falan vardır tabi. Yaşadığımız hayat bize iyi hissettiren hayat mı hiç düşünmeyiz.

İşte bizim yaratılışımızdan uzaklaştığımız bu tür durumlarda, insan olarak bizim yapamadığımızı, hayatın kendisi direkt yapar. Yani bazen kendi alanımızdaki düzeltilecekleri biz görmezden gelebiliriz ama bunların oranı artıkça hayat görür. Yaratılışımıza uzaklığımızın şiddetine göre de hayat alanlarımızda sarsıntılar yaşamaya başlayabiliriz, sorunlar başlar.

Ciddi durumlarda her şey sarsılır, yıkılır. Tıpkı depreme dayanıksız evler veya yıkılan eski evler gibi. Bu öyle bir durumdur ki hani birinci kat dursun, ikinci kat yıkılsın diyemeyiz. Tüm yaşam alanlarımız kasıp kavrulur. Öyle yıkılır ki her şey, ortalık toz duman içinde kalır, taş taş üstünde kalmadığı gibi, kendinizi bile tozdan dumandan göremez halde olursunuz. Ama yinede tüm durumlarda yılmayıp, tekrar kalkabilmeliyiz, neden mi? Dünyada var olduğumuza göre başka ne yapabiliriz?

Hayatın anlamı sadece yaşamaktır ve yaşarken deneyimlerden geçeriz. Aslında iyi kötü değil, sadece OLAN şeyler vardır. Olanlara verdiğimiz cevaplar bizim deneyimlerimizdir ve bunlardan bilgi alırız. Yani ruhumuz olanın BİLGİ’sini alır, bedenimiz olanın ya acısını ya da keyfini alır. Kesin olan tek şey ise her zaman YAŞAMIN bir yolunu bulmak ve devam etmektir. Tabi malum vakit gelip, burada tamamlanıncaya kadar, zaten dünyadan gidiş yani ölüm buradaki yaşamda tamamlanmadır.

Bu dünyadayken hep yaşamdan yana olun ve hiç unutmayın, YAŞAM hiçbir zaman ve hiç kimse için TAMAMLANMIŞ değildir. Ne yaparsak yapalım hep bir şeylerimiz eksik, gediklidir. Zaten her şeyin tam olmasını beklemeyin, tamamlanmak yaşamın buradaki seyrinin bitmesi demektir. Bu durumda eksik, gedik alanlarınızı sevin.

İşte böyle bir yıkım anında şunu hep hatırlayın, eski evinizin yerine yeni ev yapılması için, eskinin yıkılması gerekir. Hem de tamamının yıkılması gerekir. Eski evin birinci katının üzerine, yeni evin ikinci katı yapılmaz, yama olur, sahte olur. Yeni ev için, eskinin tamamen yıkılması gerekir ki, yeni inşa edilsin.

Evet, yaşarken hiç kolay değil bilirim çünkü bir sürü yerden darbeler alırsınız. Ama yeninin doğuşu için hep tekrar toparlanın. Sizin için daha iyinin olacağına inancınızı kaybetmeyin.

Kendi adıma özellikle geçen iki yılda belki tüm alanlarımda değil ama birkaç önemli alanımda kendimce çok ciddi sarsılmalar yaşadım. Hep sallandım, şaşırdım, ne yapacağımı bilemediğim anlar oldu ama hep tekrar toparlandım ve anlamaya, olanlar üzerinde tefekkür etmeye çalıştım. “Neden oldu, bu benim zihnimi neden böyle etkiledi, olana direnmeden geçsem nasıl olur, eyvallah diyebilir miyim?”

Netice kendimce acı çektiğim zamanlar yaşadım, güçsüz hissettim ve şimdi geriye baktığımda, yaşarken bana çok acı veren her olayı iyi ki yaşadım diyorum. Bu nasıl kıymetli bilir misiniz? Olandaki sizin için iyiliği görebilmeniz. Her şeyin sadece sizin daha iyi olmanıza destek için olduğu gerçeği ve tüm hayatın hepimizi her anımızda hep desteklediği gerçeği. Yaratılışın tek gerçeği hepimizi daha iyi haline getirmektir.

Evet, yıkılan alanlarım oldu ve yeniden yapılan muhteşem alanlarımda var. Bazen kötü hissetsem de, kendime geldiğim her anda olanların “benim zihnimi neden etkilediği” üzerinde yapabildiğim kadar düşündüm.

Tefekkür, normal düşünceden farklıdır. Tefekkürde, normal düşünceden farklı olarak enerjiniz artar. Yaşadığınız olaylarda, bu benim zihnimi neden etkiledi? Diyerek başlayın.

Ve bu yıl ise hem yeni alanlarımı daha çok tanıma, anlama halindeyim ve aynı zamanda bazı alanlarımda kuluçkada bekleyen bir kuş gibiyim yani bir şeylerin olgunlaşma, oluşumun kendini devam ettirme aşamaları. İşte bu aşamalar, daha önceki yıkım aşamaları olmadan olmazdı biliyorum.

Hepimiz yıkım anlarında acı çeksek de çıkalım, HAYAT GÜZEL, yaşamda olmanın keyfini öğrenelim. Neymiş bu acaba, herkesin dediği KEYİFLİ HAYAT, NEŞELİ HAYAT öğrenelim yahu.

Hepimize güzellikleri görebildiğimiz hayatlar diliyorum, sevgiyle kalalım ve her daim kendimize iyi davranalım.

img-20170511-wa0004