B: Madem anlaşma seninle yapıldı, hesabı verecek sensin, o zaman hesabı iyi vermek için gel de yardım et bana, bilmiyorum ne yapacağımı çoğu konuda.
A: Hesabı ben vereceğim ama irade sana emanet edildi bu dünyada, o irade süs olsun diye değil, istediklerini yapabilmen içindi, çalış çabala, ne istediğini bul ve uygula 🙂
B: Oradan öyle konuşmak ne kadar kolay değil mi?
A (güldü): Yoo, seninle uğraşmak, seni insan etmek, hiç kolay değil.
B: Yani sorun çıkaran ben miyim? Yoksa keyfin yerinde.
A: Şüphesiz öyle, benim keyfim hep yerinde 🙂
B: İnanamıyorum sana, ben burada keder içinde ve senin keyfin yerinde.
A: Aynen öyle.
B: Bu nasıl olur?
A: Oluyor. Ben sadece sana dünya yolculuğunda eşlik etmeye karar verdim ya da tam tersi, yeni dünya deneyimlerimde seninle olmak istedim. Bunu istedim ve oldu. Olanın keyfini sürüyorum şu anda ve sen kederli çiçek, sen de, hissettiklerinle yapman gerekenleri bul, yap, keyfini sür.
B: Ne kolay değil mi sana?
A: Bana kolay ama sana olmadığını biliyorum çünkü dünyanın zıt kutupları var. Bu zıtlıklar hissettiklerinden şüphe duymana, cesaretsizliğine, duygularına ziyadesiyle kapılmana neden oluyor. Ve en önemlisi de alıştığın alanları bırakıp, bilinmezliklerde olmaya cesaretin yok. Zor gerçekten senin için.
B: Ne yapmalıyım bilmiyorum?
A: Biliyorsun.
B: Ne?
A: Önce enerjini düzenle, güzel titreş, neşeli dalgalar yayılsın senden dünyaya.
B: Bunu nasıl yapayım?
A: Artık biliyorsun, her şey anda, anda yaşa, ileride geride değil asla, olduğun günde ol.
B: Evet..
A: Sonrasını izle, zihnini serbest bırak, kapalı alanda daracık kutuda tutma, bırak salınsın. Bu salınma aslında, senin evrenle ve benle dansın olur.
B: Yani?
A: Anlatıyorum işte, bekle. Ayrıntılara takılma, şu andan sonra günün güzel geçmesi için enerjini yüksek tut, sadece buradan başla. Gününe mutlu olacağın detayları kat. Bir sorununa çözüm arama, sadece enerjini iyi tut, güzel titreş ve alanı serbest bırak sonsuza.
B: Sonra?
A (güldü): Dedim ya, şimdilik sonrası yok. Hepsi bu anda. Burada yaşa. Seni kaplamaya çalışan, neşeni kapatan kederi gör, o adeta bir yaratık aslında. Onu yenmenin tek yolu, geldiğini ve sana sahip olmak istediğini görmen, bunu bir kere görünce anlarsın ama, o her zaman gelmek ister, hiç gafil avlanma! O hep dener, yanılma! Geldiğinde seni sessizce kaplar, keder- öfke-pişmanlık- acı vs vs, (sen adına ne dersen de, ben hepsine düşük titreşimli enerji-yaratık derim) ve adeta bir musallat gibi istediklerini senin aracılığınla uygulamak ister. Oysa en başta dedim ya, irade, onu gör kullan, teslim olma.
Her şeye buradan yeniden başla. Başka şey düşünme, bu an sadece bu an var yanında. Zaten yanında olmayandan sana ne?
B: Ama beynim öyle demiyor, ötesini de bilmek istiyor, ne yapayım bu durumda?
A: Ötesi yok, ötesi dediğin sen oraya geldiğinde bu an ve o bu anı sadece bu olduğun anda iyileştirebilirsin.
B: Bu kolay değil..
A: Evet değil.
B: Ötesi için sadece; günün, ayın, yılın kaba planlarını yap ve planlarının odağına kendini koy. Sen ve diğerleri, sen ve dünya, sen ve evren, sen ve ben ve en sonra biz.
Odağa önce kendini koyunca, ‘sen kimsin, nesin, nelerden hoşlanırsın, nelerden hoşlanmazsın?’ Zamanla bunları anlarsın.
Bunları anlayınca daha güzel titreşir, daha güzel olursun.
İşin aslı ise, senin iyi olman, senden iyinin yayılmasını sağlar. Yapmaktan hoşlandıkların, bu dünyaya seninle gelme nedenlerimdir, yani yaradılışın. Bu ince ayrıntıyı gözden kaçırma; ‘yapmaktan hoşlandığın alanlar, dünyada olma nedenlerindir.’
Hani hep diyorlar ya ‘hayat amacım ne diye’, işte onlar anlamıyorlar, artık biliyorsun. Hayat amaçları geçicidir, bir amaç biter diğeri başlar ama yaratılma nedeninin ana özü, işte burası çok önemlidir.
Ve insanlar çoğu zaman bunu kaçırıp, göremedikleri için hep boşluktadır.
O yapmaktan hoşlandığın, yaparken enerjinin güzel aktığı işler var ya, işte onlar, aynı zamanda senden akanlar.
İşte onu bulup, yapıp, vermelisin. Bütün mesele bu.
B: O nasıl bulunur?
A: Artık bunu biliyorsun. Keyifli olan anlar. Bunları keşfet.
İnsan bunu bulmak için sadece şunu anlamalı; bu öyle bir şeydir ki, mesela bir elma ağacını düşün, meyve verir ama kendi o elmayı yemez, dere akar ama suyunu kendi içmez, çiçek açar ama kendini koklamaz, güneş ısıtır ama kendi ısınmaz vs vs. İşte böyle alanlar, sende bu alan ne?
O ağaç, o dere, o çiçek, o güneş, oldukları hali yaşarken, huzura benzer bir hal içindedir. O derin keyif titreşimi ve oradan elma, su, koku, sıcak çıkar ve ulaşması gerekenlere ulaşır.
İşte buradan başla.
B: Tamam..
