Irmak..

Çocukluğumdan hatırladığım bir ırmak var, orada olduğum bir ay boyunca her gün onu düzeltmiştim, düzgün aksın diye.

Her sabah etrafını temizlerdim, o ertesi sabah eski haline dönerdi ama yine de yılmadan düzeltirdim.

Netice ben şekil versem de o kendi bildiği kanaldan istediği gibi akardı.

Yıllar sonra bundan öğrendiğim; sen bir şeylere müdahale edebilirsin ama akışın kendiyle oyun olmaz, akış durmaz ve akışla oyun onunla bir olup akarak olur, ona direnemezsin.

 

safra kesemle yolum ayrıldı

Geçen haftayı biraz zorlu yaşadım, ağrıyla geçen beş günden sonra, 13.ünde safra kesem alındı, cuma taburcu oldum. Haftayı bedenen ağrılı yaşadım ama aradan geçen üç günden sonra olanlara farklı açıdan bakıp hem kişisel değerlendirmemi yapmak ve bu arada artık azıcık eğlenmek istiyorum izninizle. Biraz uzun anlatacağım, biliyorum aranızda çok daha önemli sorunlar yaşayıp geçirenler, hala yaşayanlar vardır. Ben tecrübemi paylaşıyorum ki, sorununuz farklı bile olsa asıl tema önemlidir ve belki bir yerinde size faydası olan bir şey bulursunuz (Bende safra kesesi, başkasında başka organ veya beden uzuvları, bazen tüm beden kaybı olabilir bu son konuya girmeyeceğim).

Bundan iki veya üç yıl önceki bir baharda yemyeşil bir tepeden yuvarlanarak çok eğlendiğim günün gecesinde inanılmaz ağrılar yaşayıp, diğer uca tüm gece boyunca gidip gelerek, ertesi sabah safra kesemde taş olduğunu ve birinin pankreas kanalına düşüp tıkadığı için böyle ağır bir tablo yaşadığımı öğrendim. O zamana kadar arada olan hafif ağrılarımı, üstelik çok tipik kese ağrısı olduğu halde buna hiç yormamıştım. Ne demişler terzi söküğünü bilerek geç diker(bu şeklini ben demiş olayım).

Netice arada küçük atakları savuşturarak geçip, geçen hafta başındaki ciddi tabloya kadar geldim. Bu ağrılı kısmı uzatmak istemiyorum, çektim ve geçiyor artık.

Safra taşını bildiğim halde neden bu konuyu önceden halletmedim, neden ameliyattan kaçtım? Çünkü birincisi Çin tıbbı bilgilerime göre bedene çok gerekmedikçe bıçakla müdahaleyi uygun bulmuyorum. Cerrahi ile alınan organın aynı zamanda enerji meridyeninde de eksiklikler oluşabiliyor. Bunu bildiğim için durumu zorladım. (Bilmek bazen hayata direnç yaratıyor, yani akışı ben biliyorum deyip zorluyorsunuz, bu yüzden her olayda hayatın önünüze getirdiği seçenekleri iyi düşünün, ön yargı yapmayın benim gibi)

İkincisi aslında her zaman söylediğim bir şey var, beden- zihin- ruh üçlüsünde, sorun artık beden aşamasına yani fiziksele indiğinde, öncelikli tedavi her zaman bedene olur. Önce bedenin o anki uygun tedavisi neyse o yapılır(gerekirse cerrahi) sonra bu konunun duygusal, ruhsal kısmıyla ilgili neler yapılacağı düşünülür. Enerji Tıbbı bunu söyler ve ben bunu çok doğru bulurum. Bunu niye kendimde yapmadım? Çünkü safra taşının bana ne söylemek istediği konusunu çok uzun düşündüm ve her hassasiyet- alınganlık- kırılganlık davranışımda bunu gözlemleyip, dönüştürmeye çalıştım. Hallederim diye düşündüm sanırım ama olmadı çünkü çok sayıda minik taşlarım vardı ve olay artık tam oturmuştu. İşin aslı kendimde taşın oluşmasına neden olan duyguları kabul etmem zor oldu. Alınganlıklarımı görmek istemedim sanki. (Önerim kendi duygularınız sizi zor gelse de önce olduğunuz şeyi kabul etmeye çalışın, direnmeyin kendinize)

Üçüncüsü ameliyathanelerden oldum olası hiç hoşlanmadım, asıl nedenim ameliyat korkum belki, sırf bu nedenle girebilecekken anestezi bölümüne girmedim. Neyse, artık bu aşamalar geçti.

Safra kesesi taşları daha iri olunca kanal içinde kalıp, safra kesesi iltihabına neden olabiliyor. Bendeki gibi minik çok sayıda taş olunca bunların uygun anlarda, safra-karaciğer-pankreas yani sindirimin ortak kanalına inip, pankreası hasarlaması gibi bir sorun daha çok olabiliyor. Taş küçükse hemen fırlayabiliyor, aklınızda olsun ve riske atmayın. Olaya üç organ katılınca enzimler birden tavan yapsa da eğer şanslıysanız tedaviyle yavaş yavaş her şey yoluna giriyor, bende olduğu gibi.

Netice ameliyata girmeden önceki günler enzimlerimin düşmesi beklendiği için, çarşamba akşam yarın operasyon olacağı net olmadığı için geceyi bunu düşünmeden geçirdim yani akışa bıraktım. Sabah baktım ameliyathanenin yolcusuyum, panikledim tabi (ya uyutulmaktan hiç hoşlanmıyorum ne yapayım), Anestezist arkadaşlar sağ olsunlar nazımı çektiler ama işimi kolaylaştıran asıl şey ameliyathaneye girdiğimde Tarkan’ın yeni albümünden Yolla’nın içerde çalıyor olmasıydı, düşünsenize Tarkan eşliğinde entübasyon, valla her Türk kadını gibi o an mutlu oldum yahu.

Netice her şey yolunda, safra kesem geri dönüşsüz aşamadaydı ve bedenin bütününün sağlığı için kendini feda etmesi gerektiği için ölmeden önce öldü. Bu organımla yolumuz böylece ayrıldı. Bütünün iyi olması için parça kendini feda edebilir her zaman her konuda, bunu hep hatırlamak lazım.

Eve çıktığım ilk gece, hafif ateşliyken onunla duygusal olarak da vedalaştım. Aslında tüm organlarımla tek tek konuştum yani onlar konuştu, ben dinledim. Çok eğlendim, inanılmaz bir akıştı, tabi o hal içinde not alamadım ama öyle önemli şeyler öğrendim ki hepsinden inanılmazdı. İçim bana her aşamada her şeyin aslının sadece NEŞE olduğunu söyledi durdu, hem şaşırdım hem iyi hissettim çünkü bana kırgın olan hiçbir parçam yoktu, hepsi olması gerekenin olduğunu doğal bir neşeyle biliyordu. Bunu anlamakta zorlanan sadece dışsal bendim.

Tüm haftanın başından beri farkında olduğum tek şey, her olanda akışa doğal katılışımdı. İlk defa akışın ne olduğunu bu kadar güzel anladım. Ben sürekli bazı şeyleri geciktiriyordum ve evren bunu benim adıma devraldı, ben sadece uyum sağladım. Sen yapmadın biz kolaylaştıralım dedi her şey bir anlamda, düşünsenize Tarkan’ı bile ayarlamış akış daha ne olsun?

İkincisi her ne kadar bedensel ağrılar çeksem de organlarımın sadece neşe istediğini anladım. AKIŞ ve NEŞE bu haftanın tek gerçeğiydi.

Her şeyden önemlisi bir konunun çözülmesi, şifalanması için insanın öncelikle  sorunu görmesi, sonrasında bunu kabul etmesi gerekir. Bunları yaparsanız tedavi aşaması gelir.

Bu arada ameliyata girme düşüncesi insanı çok duygusal yapıyor, mesela annemin gelmesini istemedim ağlarım diye, nitekim geldi ve ağladım. Ailemin her anımı rahatlatan desteği ile her şeyi kolay geçiriyorum, hepinizi çok seviyorum. Sevgili canım beni hep arayıp nasıl olduğumu sordun her anımda, biliyorum hep iyi olmamı istersin. Sevgili arkadaşlarım beni hiç yalnız bırakmadınız, hep yanımda olduğunuz, çok teşekkür ederim hepinize.

Bu arada bedenin biyolojik makinesi o kadar muhteşem ki, bedeninizi hepiniz sevin lütfen. Beden iç enerjisini kendini şifalandırmak için kullanacağı zaman, fiziksel olarak sizin kalkmanıza hatta uyanmanıza bile izin vermiyor. Yatarak yarı uyku hali, bu halde enerji iç organların yaraların onarılmasını kolaylaştırıyor, onu zorlamayın. Yara iyileşmesinin aşamaları vardır, ilk 24 saat, ilk 72 saat gibi, gerçekten ameliyattan üç gün sonra ara ara kalkıp dolanmaya başladım, biliyorum içerde onarım var. Bu tür dönemlerde bildiğiniz gibi hafif gıdalar almak gerekiyor çünkü beden enerjisini sindirime kullanmak istemiyor. Antibiyotik alıyorsanız beraberinde probiyotik bir şeyler kullanırsanız iyi olur, bunun için tercihim her gün bir bardak kefir içmek oldu.

Şimdilik bu kadar, her gün daha iyiyim ve herkese iyilikler sağlıklar diliyorum.

IMG-20170713-WA0005-1

akışa direnme, bırak bırak

Hep, bir şeyleri anladım, bu konuda tamamım diyorum ve anında bu yeni öğrendiğim konudan sınanıyorum. Anladım sandım ‘akışta olmayı’ oysa yanıldım, şimdi geldi aklım başıma iyi mi? Şimdi şöyle, bir durum var,   yapman gerekeni yapıyorsun, mecbur yani, konu seninle ilgiliyse yapacaksın elinden geleni ve sonra konuyu serbest bırakacaksın. Bırak, gerçekten bırak sonrasını yani “tevekkül” denilen bu, yeni akımcıların ‘akış’ dediği şey bu, “tevekkül”.. Direnme artık olana, önünde durma olanın, kalbin ve aklın açık olarak izle, karşı koyma senden üstün olan akla..

Benim şu ana kadar yaptığımsa şöyle, kabul, sorun olarak gördüğüm konu hakkında yapmam gerekenleri yapıyorum kendimce, sonra izleme aşamasında, aslında beklediğim, her şeyin tam benim zihnimin istediği şekilde olması. Bırakamıyorum yani, benden yüceye.. Bıraktığımı sanıyorum sadece. Zihnim ve kabulüm diyor ki, bir konudaki bitirişim illa sevgi dolu olmalı, bir ilişki biterken bile, diğer kişi veya kişiler benim hakkımda hala iyi düşünmeli, tabi ben de iyi düşünmeliyim onun hakkında. Oysa şart mı bu, değil hiç değil. Rahat bırak olayları, bitişler böyle de olabilir, kabul et ve direnme. Çok mu zor bunu anlamak, bu kadar işte.. Olayların önünde direnme, illa senin istediğin gibi mi olacak. Bırak bu da öyle olsun.. bırak bırak, çok mu zor olanın önünde durmamak, çok mu zor kabul etmek.. İlla sen mi kontrol edeceksin, sen sadece yapacağını yap ve gerisine karışma “Aydek”  bu kadar işte.. Kendi iyi görmek istemeyen, seni iyi görmeyebilir.. bırak bir kere de sende, ‘salla gitsin’ her neyse..

11800558_10153057368198404_3326402194358549691_n