Gamer..

Mesela kediler kafalarına koyduklarını mutlaka yaparlar, yeter ki onu yapmayı istesinler. Bundan alınacak çok ders var. Benim oyuncu, afacan kedim Gamer olmayacak bir şeyi fark ettiğinde, onu oldurmak isterse, sen gözünü açıp kaparken anında yapar, mesela 5 metre yukarıdaki dolabın üstüne birden sıçrar veya avuç içi kadar bir deliğe aniden girer, aslında oraya sığması mümkün değildir ama o isterse sığar. Sınırları yoktur, tek sınır onun isteğidir. Ona yapma, dur demek beni yorar, strese sokar ama onun için sorun yoktur, yine isterse yine yapar. Nereye kadar? O bıkana kadar. Yani sınır kendisinin ondan sıkılmasıdır. İşte diyeceklerim bu kadar, bundan anlayan için ibretlik çok şey var; mesela kafana koyarsan, yapmak istersen yapmanın bir yolunu bulursun gibi.

(Kardeşi Tiger’in aksine beş kediye bedel yaramazlığıyla beni bazen çok yorsa da evin neşesi afacan Gamer, ben ona artık afacan değil evin neşesi diyerek yaramazlığını azaltmayı deniyorum, taktik işte, ya tutarsa.)

Tiger..

Mesela kediler gün içinde meraktan her türlü pisliğe bulaşır ama akşamında en derin şekilde temizlenir. Belki de insanın yapması gereken de budur. Günü yaşarken kaçınılmaz olarak türlü durumlardan geçeriz; öfke, kibir, eziklik, çaresizlik, umutsuzluk, işte bunların hepsi insanı kirleten pislikler. Ve günün sonunda, tıpkı bir kedi gibi davranıp, vicdanımıza sormalıyız, ne eksik ne fazla oldu, düşünüp, en derin şekilde temizlenmeliyiz çünkü ruhun gıdası da arınma. (Arınmış, tertemiz bir kaplan Tiger, bir kaplanınız varsa daima güvendesiniz) Çocuğum çok ciddi çünkü gün boyunca her yerde dolaşmış, düşen yaprakları, esen rüzgarı takip etmiş, o yüzden yorgun olmalı. Şaka bir yana Tiger zen budist gibidir, sakin, olgun, huzur veren, hep var olsun.)

IMG_20220908_223659

Biriktirmek..

İnsanlar hep ihtiyacından fazlasını biriktirir, eşyalar, kıyafetler, yiyecekler vs ve şimdinin yeni modası da “çok iyi insanlar biriktirmişim” lafı, “iyi insan biriktirmek” yani zamanın insanı illa ki bir şey biriktirecek, yapısı bu. Oysa biriktirme, insanlar da her şey gibi etrafında zaman zaman olur, bir şeyler paylaşırsın ve yolun devam eder, kimi zaman tekrar karşılaşırsın ve gerekirse yine temas edersin. Bu hepsi. Yani insan biriktirilmez, insanla temas edilir, paylaşılır, etkileşim olur ve hayat bir şekilde devam eder. Yaratımın yapısı bu, biriktirmeden yaşamak ve devam etmek.

Öylesine..

Doğaya baktığımda gördüğüm, muhteşem bir kusursuzluk. Ağaca bakıyorum yapraksız dal da güzel, yeşil yapraklar, sararmış yaprak, çiçekli dal, hepsi kusursuz. Bu durumda nasıl olur da insan kendinde ve etrafında sürekli kusur arar, her şeye kusur arayan gözlerle bakar, tuhaf.

Alma- verme..

İşte buna inanmıyorum; “Çok vericiyim, hep verdim, almadım, alma verme dengesini bozdum.” Oysa her veren bir şey almıştır, sadece aldığı şey, verdiğiyle aynı değildir ama almıştır. Çok istisnalar dışında böyledir. Para verirsin eşya alırsın, sevgi verirsin neşe alırsın, şefkat gösterirsin merhamet alırsın, akıl verirsin saygı alırsın ya da verdiklerin sana tanrının koruması olarak gelir. Yani bir şekilde denge vardır. Burada sorun verdiğin ve aldığın arasında senin orantı bulamaman, tatmin olmaman, beklentini karşılamaması veya verdiğine çok fazla değer yükleyip kibre kapılman olabilir. Çok istisnalar dışında her verilenin yerine bir şey alınır.

Kendinde..

İnsan sanıyor ki mutluluk, coşku, sevgi, neşe, erdem dışarda bir yerde ya da dışarıdan geliyor. Aslında yok öyle bir şey, hepsi insanın kendinde, belki çok derinde bir yerde, bazen yüzeye yakın, bazen de zaten o insanda görünür şekilde, yani insanın kendi yaradılışında var, o tek olandan gelen parçasında.

Sorun insanın yaşayış, düşünüş, davranış şeklinde ve ortamında. İşte bunlardaki sorun insanı kirletebilir, iyi olan şeyler; şüphe, kuşku, korku, vesvese vs ile kaplanır, görünmez ya da az görünür olur, sorun yaşama şeklinde, insanın kendinde. Temizlenmek lazım, arınmak ve hep ara ara yapmak lazım bunları, tıpkı evin gibi, bedenin gibi. Nasıl ki bir kere yıkandın ömür boyu yetmiyor, aynı şekilde insanın zihinsel temizliği de öyle hep uyanık olmak, bu konuda tetikte olmak, fark etmek ve kendini toparlamak gerekli. Yoksa sanırsın ki sende yok neşe, sende yok erdem, yok mutluluk, var ama bazen çok derinde, belki hiç çıkmayacak kadar gömülmüş çeşitli pisliklerle, bazen de birilerinde bırakmışsın ruhunun bu güzelliklerini, kayıp parçaların var bir şekilde, yine de işte her şey insanın kendinde.

Netice yok öyle biri sana “his yükledi, duygu yükledi, sen onlara evet evet dedin” falan filan yok işte. İnsan bu duyguları tekrar canlandırmak için gerekirse sil baştan yapmalı, gayret etmeli, çıkarma yolunda yürümeli, tabi isterse. Ve aktif çabayla, eylemle, sıkı disiplinle her gün bir miktar temizleyerek, yeter ki kalbinde bu istek olsun.

Bir de dışarıdan iyilik halini artıranlar var, işte onlar sende olanı çıkarabilir, yani var sende ve bir insan, çiçek, hayvan buna vesile olabilir, yani sevgiye, coşkuya vs, bu güzel. Tabi bunun bir de sahte olanları var, sahte mutluluk, neşe, sevgi, koşullu olanlar, bir şey almayla olanlar, sahte olanlar, gibi olanlar. Farkı şu, onlar içini coşturmaz, huzur vermez, yüzünü güldürmez, pahalı elbise mutlu etmez misali, dışını güldürür belki ama kalbini değil, onlar sahte, uyanık ol, dikkat et kendine.