Artık kalk ve başla çünkü tam zamanı.

Yorulmadın mı şüpheden, vesveseden, başkasından şikayet etmekten? Hayat geçiyor hatırla! Ne o ne bu ne şu, var olan sadece BEN, o herkeste ortak olan, işte sadece ona güven, o herkeste yaradılıştan emanet olan, bir olanın parçası olan ve ondan her şeye yayılan, yani sadece o var olan. İşte tam da o yüzden kimse kurban olamaz, zaten olmadı, sen de değilsin. Sadece herkeste ortak olan ben, karşındaki ben’lerle bir şeyleri başlattı.

Artık anla, sevgin, nefretin, kinin, savaşın, barışın hepsi sadece senden sana, benden bana.

Tam da o yüzden sadece kendinde olanla çalış, duyguların, nefretlerin, başarısızlıkların, değersizlik, yok sayılmaların hepsini kendinde ara ve çözümle.

Ve şunu da hiç unutma; her şey anda derler ama dünyasal zamanda o an, yaşanan akışlarda, işte o yüzden her an bir parçayı çöz, zamanla parçalar domino etkisi yaratır, yani hepsini bir anda bekleme ama sabırla, kararlılıkla kendinle çalış, yani kendini fark et, yani kendini bil. Hem unutma “Yukarıda ne varsa aşağıda, dışarıda ne varsa içeride” var.

Dramların içinde yoğunlaşma, belki farklı açıdan bakabilirsen bu duruma, olduğun kişinin, mesela Aydek’in oyunu aslında, Aydek oynarken çözüyor ve yenileriyle devam ediyor. Bunu böyle gör, sakın kendini en aciz, en beter, en kurban görme, dramların içine kendini hapsetme. Gerçekçi ol, bu bir oyun, yani bazen acımsı bazen tatlı, hepsi senin bakış açına bağlı.

Tüm bunları nasıl yapacaksın? İşte asıl konu bu. Her şeyden herkesten bir şey öğrenirsin zaten ama tek öğretici sendeki BEN, işte sakın ondan vazgeçme.

Duygularını, davranışlarını, yani kin, öfke, kıskançlık, sevgi, tutku vs hepsini, yeri geldiğinde çalış ve olduğu kadar çöz ve ilerle.

Bunlar nasıl çözülür? Önce tarafsız ol, hepsinin sende olduğunu gör ve sıkıntı verdiklerini anladığında o konuya yoğunlaş. Bırak zihnin biraz salınsın, mantığın, beynin değil, zihnin bu konuda salınsın. Acaba neden sen? Neden bu duygu seni etkiledi? Neden bu sana oldu? Vardır onun bir kök nedeni, zihin onu elbet bulur. İşte bu tefekkür, meditasyon dediklerinin aslı. Hepsi zamanla, oluyor mu olmuyor mu diye şüpheye düşme, devam et sadece.

Ve sakın tefekkürü , normal düşünceyle karşılaştırma. Normal düşünce yani beynin mantığın düşüncesi hesapçıdır, tarafsız değildir çünkü kendini bütünden ayrı görür, herkesteki ortak olan, bir olandan yansıyan ben olanı istese de göremez. Ben sonsuz, zamansız, ölümsüz, doğumsuz, hep var olan, beynin alana hakimse onu göremezsin, o mantığa görünmez.

Ve o yüzden beynin hesabı, neden arayışı seni her zaman daha da yorar, düşündükçe derine batarsın ama tefekkür seni yükseltir, yüceltir, hafifletir ve bir an gelir ki “Haa ondanmış hepsi” dersin.

İki düşünce arasındaki fark; biri seni batırır, biri çıkarır, hislerinden anlarsın zaten. Ve tefekkürün sırrı serbest salınım, yani rahat ol, beklenti içinde olma. Bu alandan seni caydırıcılar sık sık çıkarabilir ama devam et, “bu duygu, bu olan sende olan neyi tetikledi?” Ve alanda zihnini serbest bırak, disiplinli bir serbestlikle. İşte buna da dikkat et, yoksa o salınım sandığın da vesvesenin başka çeşidi olabilir.

Farkı anlamak için hislerine güven, normal düşünce seni ağırlaştırır, tefekkür senin enerjini yükseltir. Çünkü hafiflersin, bilir ve çözersin.

Buna kolay veya zor deme, sadece masumca yaşa.

 

 

Halime Keskin

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s