Hafif keyifli bir hal vardır, işte o hal, tam mutluluk veya coşku değildir. Öyle bir ruh halidir ki; direkt biri kaynaklı hiç değildir, kendiliğindendir, öylesinedir. Sarhoş değilsindir, sadece öylesine bir hoşsundur.
İşte o keyifli haldeyken;
1- Hayatın akış olduğunu,
2- Kendinden hoşnutluğu,
3- Yediğin içtiğinden tat almayı ya da tat alacağın şeyleri hazırlayıp yemeyi, bulamadıysan da sorun etmemeyi,
4- Sokakta yürümekten, etrafa öylesine bakarken kaldırımın kenarında gördüğün karahindibadan, nereden geldiğini bilmediğin kuş sesinden, fırının önünden geçerken duyduğun ekmek kokusundan hoşnut olursun.
Yani o keyifli halde şunu fark edebilirsin, belki de etmezsin: Ben iyiysem etraf da daha iyi, ben keyifliysem her şey daha keyifli.
Neden? Çünkü keyifliysem etrafa verdiğim anlamlar ağır ve katı değil daha hafiftir. Her şey akışkandır, değişebilir. Bugün böyledir ama yarın farklı olabilir. Yani bakış ve yorumlayışım değişmiştir.
Bir de o halde her şey devamım gibi, benden yayılan gibidir. Yani akışın önemli kısmı benden yayılır.
Netice kendimleyken iyiysem başkalarıyla da iyi yaşayabilirim çünkü fark etmez. Her şeyin başlangıç noktası benim için benimdir.