İllüzyondan kurtul..

Hiç kimse yalnız değil, sen de değilsin.

Hiçbir insan veya canlı veya cansız dediklerimiz çirkin değil, herkes, her şey güzel, orantılı. Çirkinlik sadece öyleymiş gibi seni kaplayan bir duygu, gerçek değil, sahte bir şey, inanma ona. Ruhunun sesi değil, insanın sesi değil, şeytani iç ve dış sesler hepsi. İnanma onlara.

İnsan bilir çirkinleştiği yerleri, huyu, suyu, duygusu, hareketleri çirkinleşir. Mesela haset olur, kıskançlık yapar, fesat olur, bile isteye kötülük yapar, birinin canını yakar ve o zaman insan gerçekten çirkindir.

İnsan için yaşamak, hayatta olmak şans, bir nimet, değişiklik işte, ne mutlu sana ve bunu gör, hisset hücrelerinde, nefes alıyorsun işte, ne güzel.

Bir şeylerle ilgilen, bir şeyler yap, meşgaleler ve dinlenmeler olsun hayatında. Gerisi zihnin vesvesesine neden olur, onun da kaynağı bellidir.

Herkes özünde kendini sever, değerini bilir ama bazen bunlar dış caydırıcılarla örtülür, oysa için bilir. Dış sesler, dışında birileri seni değersiz, sevgisiz, suçlu hissettirir çünkü kendi de öyledir, dışarıya öyle yaparak güçlenir, vampir emiciler gibi. İşte böyleleri belki küçüklükten böyle bakım verdi sana, değersiz, suçlu hissettirdi ama bu mümkün değil. Aklını başına al, hiçbir şey öylesine, tesadüfen var değil, sen de öyle.

Ama kimseye sorma, kimseden bunu sana hissettirmesini bekleme, kendin gör güzelliğini, keyfini, değerini, iyi bir şeyler yap, büyük küçük deme, ölçü dünyasal, önemli değil, iyi şeyler yap, birileri için ve kendin için ve iyi ol.

Dünyada insanların uydurduğu normları vardır, büyü, iş bul, evlen, çocuk yap, bunları yaparsan başarılı sanırlar. Yalan hepsi, diğerleri herkesi kendine benzetmeye çalışırlar. Bunlar başarı, başarısızlık değil, denk gelir evlenirsin, gelmez evlenmezsin, çocuk yaparsın ya da yapmazsın, önemli şeyler değil hiçbiri, olursa da olur olmazsa da. Ama tabi birini, bir canlıyı sevmeyi öğrenmek güzel şeydir, olursa, bunu dene.

Başkalarının normlarına takılma, yaşayacağın tek hayat, onu da keyfince yaşa. Dışarıdakiler sürekli konuşurlar, belki sen de onları konuşursun ama boş işler bunlar.

Yaşıyorsun işte, keyfini çıkar, belki biraz yavaşla, belki solunumuna özen göster, belki sessizliği dene, ruhsal yanını hisset, mutlu ol. Diğerleri dünyasal geçici işler.

İşte böyle diyeceklerim, umarım ihtiyacı olana ulaşsın ve fayda olsun.

Özgün olmak..

Bu çağın insanı herkesin, her şeyin benzer olmasını istiyor. Böyleleri için doğru tek, her konuda haklı onlar, farklı düşünemezsin, davranamazsın. Bunlar ne büyük hata, sonsuz yaratılış içinde bir işin tek yolu, tek doğrusu olur mu?

Bu mümkün değil, yaratılan kadar doğru yol vardır, her insanın kendi yolu vardır. Bunu tek hale getirmek, her şeyi eşitlemek bize düşmez. Sonsuzu yaratan yolları sonlu mu yaratır sanırsın, bu olmaz. Hep dediğim gibi, başka canlılara zarar vermeden, özgür irade dahilinde her yol uygundur, o kişinin doğrusudur. Çağın insanı her şeyi eşitlemek, aynılaştırmak ister ama bu yalan, inanmayın, kendinizi farklı olduğunuz, değişik davrandığınızda kusurlu görmeyin çünkü her insan kendine özgüdür, kimseye benzemeniz gerekmez. Kendiniz olun, önce zarar vermeyin, nasıl istiyorsanız adaletle öyle yaşayın, normlara hiçbir konuda uymak zorunda değilsiniz, aynılaşmayın, özgün olun, siz olun, neyseniz o olun.

Hani Allah’ın 99 ismi var diye diretenlerden olmayın, neden? Çünkü sonsuz olanın adı, vasıfları sonlu mu olur? Bu mümkün değil, o sonsuzdur, yarattıkları da özgündür. Netice başkalarının normlarına uymadığınız için sizi üzmelerine izin vermeyin, lütfen kendiniz olduğunuz, kendi yolunuzu yürüdüğünüz için gurur duyun, mutlu olun, herkesin tek hayatı var ya, işte onu olduğunuz şekilde yaşayın.

İnsan..

İnsanın en büyük hatası, hep kendi açısından konuşması, kendi mutluluğu, mutsuzluğu vesaire bütün meselesi bu. Oysa insan bu kadar kendiyle uğraşacağına etrafına baksa, biri için iyi bir şey yapsa, bir ağacı sulasa, bir köpeğin gözlerine baksa, bir çiçeği koklasa, bir kedinin sırtını okşasa, birine güzel bir çift laf söylese ya da sadece dinlese, yani kendinden çıkıp diğerlerini görse çok daha iyi olacak çünkü hayat sadece senin için değil, herkes ve her şey için, her canlı için var. Hayatın anlamı kendi varlığından bütün için bir şey yapabildiğinde var.

Elinden geldiğince..

Elinden geldiğince yapmaya çalış, ne kadar olursa o fayda:

1. Halinden çokça şikayet etme.

2. Kendine acıma, mağdur, aciz gibi davranma. Bu his geldiğinde toparla, fark et onu.

3. Pişmanlık duyma, faydası yok çünkü. Telafiyi başka şekilde ara.

4. Suçluluk anlamsız. Düşün ve onar bunu.

5. Olana yapacak bir şey yok, olmamış gibi davranamayız. Oldu ve bir şekilde toparla.

6. Yapabileceğin iyi şeylere odaklan ve telafiyi iyilikte ara.

7. Ve çalış, hep tembellik yapma. Üretmek, yaratım en büyük şifa insana.

Notlar..

1- Gerekmedikçe az konuş.

2- Daha az insanı, daha çok etrafı izle.

3- Biri bir şey dediğinde yorum yapmadan bekle, biraz oyalan, hemen cevap verme.

4- Bir şey, bir söz, hareket sana etki ettiğinde, dur, bekle, hemen tepki verme çünkü çok az şey tepkiye değer. Değmez şeylerle boşuna uğraşma.

5- Keskin sirkeyi unutma, küpe niye zarar veresin, değil mi?

6- Kıyaslama, bu yalandır, kıymeti yoktur, herkes kendine göredir, sen de öyle. Kendini kimseyle kıyaslama.

7- Yargılama, içinden bir şey geçerse söyle geç, çok üzerinde durma, canla başla duygu katma. Unutma; bu herkesin kendi sınavı.

8- Kimseden seni motive etmesini bekleme, olursa ne güzel olur, olmazsa can sağlığı olur. Bir iş yapacaksan motivatörün sensin, hatırla.

Hayat..

Hayat düz bir çizgide ilerlemiyor, bunu biliyor ama hep unutuyoruz. Zaten düz çizgi ölüm demek, EKG de kalp ritmi bir çıkar bir iner, adı üstünde ritmlidir, hayat gibi. Yani düşebiliriz ama kalkmak önemli. Düştüysen hep yerde kalacak değilsin, kalk ve ilerle, zaten marifet bunda, kalkabilmekte.

Her şey vaktinde..

Ahmet Kaya’yı severim, kendine özgüdür, sesi, tavırları, duruşu kendine münhasırdır. Kalbinin de sesi gibi güzel olduğuna inanırım. Bence hatası bazı şeyleri vaktinden önce söylemesi, hani derler ya ‘vakitsiz öten horoz’ misali, toplumun, havanın, ortamın ruhunu okuyacak öngörüde olmaması, bilgisi olmaması, anlık davranışsal tepkiyle hareket etmesi.

Aslında maalesef benzer şeyler insanlık tarihi boyunca pek çok kez yaşanmış, hem de daha acılı şekilde. Mesela Hallac ı Mansur. O kadar tanrı aşkıyla doluyor ki, onun varlığını bünyesinde sonsuz hissediyor, coşuyor, içinde tutamıyor, kendinden taşıyor ve sokaklarda; Enel Hak diye bağırıyor. Sonrası malum, öldürülüyor.

O ve daha bildiğimiz, bilmediğimiz niceleri. Peki neden? Çünkü ortamın ruhunu koklayamıyorlar, tez canlılık, bir nevi akıllıca davranmamak, gereksiz heyecan vesaire. Akıl çok önemli, toplum her zaman aklı kapsamaz, akılla davranmaz, duygusal veya alışkanlıklardan gelen tepkiler verir, yani gerçek adil yargı mercii olamaz. O yüzden derler ya eskiler ‘Bin bilsen de bir söyle’ ya da ‘Herkese her şeyi söyleme’ ya da ‘Terazi var tartı var, her şeyin bir vakti var.’

Neyse öylesine içimden geldi paylaşmak istedim. Bu arada içinden taşmasına engel olunamayan, aklın üstünü aşan tek şeyin aşk olduğuna inanırım, insandan öylesine safça akar aşk, onu örtemezsin, gizleyemezsin. Onun dışında her zaman akıl ya da kalbi akıl, kalple birlikte olan akıl en iyidir. Bu arada aşk sadece insana karşı değildir, işine, doğaya, diğer canlılara, yaradılışa, pek çok şeye aşkla dolabilir insan, bu insanın doğasındadır.

Yaş almak..

Elimizden geldiğince güzel yaşamak, iyi düşünmek, iyi şeyler yapmak neden önemli? Çünkü insan kendini ne kadar temiz tutmaya çalışarak yaşarsa ileri yıllarında da güzel yaşlanır. Huysuz, katı, sabırsız, öfkeli ihtiyarlardan olmaz. Zaten yaşlılığın var olan zorluğuna bir de aşırı kirlenmiş ruhun sıkıntılarını eklemeye gerek var mı? Güzel yaşayalım, sıkıntı varsa düzelterek iyi yaş alalım.

Hatırlamak..

“İnsan nisyanla maluldur” derler, yani unutmak insanın halidir, insan unutur.

Bununla birlikte anıları, yaşananları hatırlamak, onun içindeki iyiliği görmekte insana hediyedir. Sadece senin hatırladığın, sadece senin zihninde olan, dünyadaki başka birinin zihninde aynı olayın aynı şekilde olamayacağı anıları hatırlamak, çok kıymetli. Yaşarken ne hissedersen hisset, sonrasında sana değer katacak anılarının, yaşanmışlıklarının kıymetini bilmek, insanlığını onurlandırır sadece. Nisyan kadar hatırlamak da güzeldir, kıymetini bilirsen.