Montaigne’ nin denemelerinde GÜVEN ve KORUMA ile ilgili şöyle bir bölüm vardı, tam metin değil, anlatacaklarım bende kalanlar olacak. Siz isterseniz DENEMELER’den tümünü okuyabilirsiniz.
“KORUNMAK SALDIRANA HEM İSTEK VERİYOR, HEM DE HAK KAZANDIRIYOR: HER KORUNMA İSTER İSTEMEZ SAVAŞÇI BİR KILIĞA GİRER.”
Bölüm böyle başlıyordu. Montaigne Denemeler’i 1572’den 1591’ e kadar olan dönemde yazıyor. Okuduklarımı kendimden geçirerek anlatmaya başlıyorum şimdi; Yaşadığı dönem 1500’li yıllar, o dönemlerde sürekli haydutlar ve saldırganlar şatoları, evleri talan ediyor. Bu çoğu kişinin başına geliyor. Montaigne kendi evi için genel önlemleri alıyor ama hiçbir zaman güvenlik konusunda aşırıya gitmiyor, onun için olması gerektiği kadarı yeterli oluyor.
Çünkü diyor ki “AŞIRI KORUNMA SALDIRGANA İSTEK VERİR”. Bunu aslında hayatımızdaki tüm aşırı koruma korunma güdüsü içinde olduğumuz her alan için düşünebiliriz. Çünkü ana tema KORUNMA güdüsü.
Buradan devamla, Montaigne hiçbir zaman aşırı bir tedbir içinde olmuyor ve onun evine bu tür atlı silahlı saldırgan gruplar pek uğramıyor. Derken bir gün Montaigne evdeyken hizmetçiler birilerinin geldiğini söylüyor, oda gelenleri içeri avluya aldırıyor. Gelenler çetenin öncü grubu, atlarıyla hırsızlık için şatoya geliyorlar.
Montaigne, adamları iç avluya aldırıyor ama adamların şefini gördüğü anda durumu anlıyor. Bu bölümde şöyle diyor;
“Her zamanki gibi, işi oluruna, en doğal ve basit yoluna bırakıp hepsine kapımı açtırdım. Doğrusu, ben aslında yaratılıştan güvensizliğe ve kuşkulara düşmeyen bir insanımdır. Bana kötülük edenleri dinlemeye, hoş görmeye çalışırım. Ejderhalara ve mucizelere nasıl inanmıyorsam, çok büyük tanıklar olmadıkça insanlarda doğa dışı korkunç canavarlıklar olacağına inanmam. Ayrıca ben kadere seve seve boyun eğebilir, kendimi onun kollarına bırakabilirim. Böyle oluşumdan da bugüne dek zarardan çok yarar gördüm. Kader hep benden daha akıllı davranıp benim çıkarımı benden daha iyi sağladı. Yaşamımda başarılmış zor, ya da belki akıllıca denebilecek birkaç eylem vardır. Bilin ki bunlarda benim payım üçte bir, kaderin payıysa en az üçte ikidir. Bence başarısızlıklarımız kadere yeterince güvenmemekten ve elimizde olmayan bir gücü kendi davranışımıza bağlamaktan geliyor.”
Gelenler başka bir bahane ile geldikleri için (atlarını dinlendirmek ve grubun diğer yarısı gelene kadar mola vermek) Montaigne aynen bu şekilde davranıyor. Onları bir tanrı misafiri gibi karşılayıp, ağırlıyor, atlarını avluya alıyor, adamlara yiyecek hazırlatıyor. Sonra hırsızların şefiyle genel konulardan konuşuyorlar.
Montaigne o kadar güven dolu ve masum gözlerle doğal konuşuyor ki hırsızların şefi onun anladığını anlıyor ve Montaigne’nin gözlerindeki güven ve samimiyetten etkileniyor. Montaigne kendini sadece akışa bırakmış, o anın getirdiklerini yapıyor. Yüzü davranışları açık yürekliliği, hırsızların şefindeki kalleşliği içinden söküp atıyor.
Zaten Denemeler’de “HER ZAMAN TALİHE BÜYÜK BİR PAY BIRAKMALIDIR” diyor.
Birde diyor ki;
“KADER HEP BENDEN DAHA AKILLI DAVRANIP BENİM ÇIKARIMI BENDEN DAHA İYİ SAĞLADI. YAŞAMIMDA BAŞARILMIŞ ZOR, YA DA BELKİ AKILLICA DENEBİLECEK BİRKAÇ EYLEM VARDIR. BİLİN Kİ BUNLARDA BENİM PAYIM ÜÇTE BİR, KADERİN PAYIYSA EN AZ ÜÇTE İKİDİR.”
Ben Montaigne Denemeler’ini Sabahattin EYÜBOĞLU’nun çevirisi ile okudum. Kesinlikle felsefe ile ilgilenen herkesin okumasını tavsiye ederim.
Netice her konuda elinizden geleni yapın ve yaratılışa mutlaka pay bırakın.
http://beyazyol.com/lists/montaigne/281