Şimdi bir de şu var, hani zaman zaman hepimizin kafası karışıyor ya aslında bu dünyanın yalan dünya olduğunu da biliyoruz ya olan bir şey de yok aslında. Bir şey yok aslında rahat olalım gerçekten, olan bir şey yok yanii, sadece zihnimizin olduğunu sandıkları var..
Aylar: Kasım 2015
ırmak olan aydek..
Ben sandım ki her şey birileriyle güzel olur, birileriyle yapılınca mutlu olunur.. İnsan her yaşta yanıldığını anlayabiliyor ne güzel.. Meğer her şey benimle.. ben yapınca güzelmiş. Her şeyi neşe yapan, huzur yapan veya yapmayan benmişim. Ne güzel ya seviyorum kızım seni.. Varlığınla dünyamı var eden, neşe veren huzur verenim… Hep başkalarını kaynak sandım.. meğer pınarımın kaynağı benmişim.. yukardan gelen pınarımın, dışarı akacak oluk kısmı benmişim , pınardan sızıntı gibi olsa da akan benmişim.. önemli değil ince akması.. akıyor ya sen ona bak dermişim..
Şimdi bir çocukluk anısı.. Ben küçükken bir ay dedemin köyünün yaylasında kalmıştım. Yayla Binboğa’nın eteklerinde, öyle ağaç yok.. bol yeşillik ve bozkırın bahar hali. Çok severim ben bozkırı yani.. onun sonsuz fırsat ve macerasını. O yaylanın dağlarında bir pınar bulmuştum. Nerden baksan 30 küsür yıl var yani.. her gün o incecik pınarı temizlerdim yeniden.. doğaya dış çevreye inat, temiz pak aksın, görünsün diye.. ordaki böcekleri bile hizaya sokardım hani. Ve sabah gelince pınar yine eski haline dönerdi ama sonunda ben de kazandım pınar da kazandı. Irmağın doğallığı ve benim bitmez mücadelem birbirini dengeledi.. Irmak çevreden mümkün olan en az şekilde etkilenerek ve kendi varlığını koruyarak akmaya başladı.
O yazın sonunda benim çocuk emeğime hediye.. köylüler bu pınara ‘Aydak pınarı’ dedi.(dedem ve köydekiler “Aydek”deki “e” yi kullanamaz “Aydak” derdi bana) ve pınarın adı bu kaldı.
Benim artık görmediğim yaylada, adı Ben’ olan bir pınar var yani.. şimdi yıllar sonra bu anı geldi aklıma, vardır bir hayrı tabii.. keyifle akmaya devam etti..ince ışıltılı kararlı küçük ırmak..kar suyundan oluşan ve kaynağı hep var olan. İşte o ırmağım ben. Görmesem de ırmağımdan birkaç yılda bir selam gelir bana.. Sağolsun selamı gönderen kaynak ben ve getiren sen. Gitmesem de biliyorum.. adı ‘Ben’ olan ince de olsa hep akan bir ırmak var yerinde ve bugün kendini bana anımsatan kalbimin çocuk köşesinde.. yani en masum yerimde..
sonbahar demek
Sonbahar eskiden hüzün demekti bana.. ilk gençlik yıllarımda. O zaman da yapımda buna müsait tabii..
Şimdi ise sonbahar olgunluk demek. Daha güzelleşmek demek, yüzünü okşayan, bazen arkandan sertçe vuran rüzgar demek.. yerde savrulan sıcak renkli yaprak demek.. bağdan gelen üzüm demek..ağaçlarda güneşin açısı ile değişen ışıltı demek.. küçük hırkalar, şallar..çoraplar demek..
Vee en önemlisi kalpte hala devam eden yaz sıcaklığı demek.. Ne mutlu sonbaharda “Sonbahar ruhu”nda olana.. Meali güzel olana, ışıltılı olana ve olgunlaşmış olana ve tabii ki bunun kendinde ve etrafında farkında olana..
marketin önünde yerde ezilmiş mandalina..
Marketin önünde yerde ezilmiş mandalina.. Düşünün o mandalinayı, O, siz olun.. Baharda çiçek, yazda ham meyve ve sonbaharda olgun mandalina.
Tüm o yaz aylarının güneşini, neşesini içine depola ve uzun yolculuklarla gel büyükşehire. Seni yemek için almalarını bekliyorsun artık. Ve bir şekilde kasadan düşüyorsun ve yol kenarında bir araba veya insan ayağı seni eziyor. Işte bu kadar. Şimdilik yani..
Ne yaparsın o mandalina olsan sen, var mı yapacak birşey, buna uyum sağlamaktan başka. Yani hepsi olabilir.. Biri de yiyebilir, yerde de olabilirsin, daha en başta bebek mandalinken ağacın dibine düşebilirsin vs vs.. Ee ne olacak şimdi, ağlayalım mı yani, biz O olsak.. O mandalina için hepsi bir macera, denemiş oldu o durumu. Bu kadar basit herşey aslında, yani deniyoruz herşeyi..
Ve mandalinadan farkımız beğenmediysen değiştir deneyimini.. İşte akıl bunun için verildi insana, boş duracağına kullan canımm sende aklını barii..
orta yol
İnsanız ya hepimiz, mutlaka eksiğimiz veya fazlamız oluyor. Önemli olan ikisini de abartmayalım, bir ortası mutlaka bulunur ve biz onu bulmaya çalışalım. Başka yolu yok bunun.
Ne biz kendimizi fazla abartalım ne de eksiklerimizi bahane edip kırıp dökmeyelim kimseyi. Bir şekilde yapsak da bir hata, yine ortasını bulalım.
İnsanız dedik ya, hatasız olmaya çalışmayalım, biraz rahat olalım yahuu.. (laf öncelikle kendime ve tüm ihtiyacı olanlara)
sevgi-7
Sevgide karşıdakinin şekli şemali değil, bir başka duygu önemli. Yani biz kadınlar için durum sanırım böyle. Bildiğimden değil benimki öylesine.
sevgi-6
Kesinlikle nedensiz sevilir, mantıksız sevilir, görmeden de sevilir.. Yeter ki kalbindeki o yer açılsın. Tuhaf bir hal yanii.. Çok şükür bu halee..
sevgi-5
Sevgi nasıl bir şey.. Bu duygu gerçekse, insanın tüm varlığını kaplıyor bir şekilde. Tüm varlığım kaplandığına göre, bu gerçekk..
sevgi-4
Sevgi gerçekten kapsamak anlaşıldı bu.. Neyi gerçekten seviyorsan, O’nu kapsıyorsun bir şekilde.. Ne şekilde olduğunu bilmiyorum henüz, yine de farkındayım ki, sevdiğin şey, sende ve bütün haldesin sevdiğinle..
sevgi-3
Aşkın kanununu birde ben yazsam yeniden.. sadece umudu bırakırdım içinde. Umut ve sevdiğine güven.. Aslında doğrusu şu belkide “umut ve kendi sevgine güven”. Geride başka birşey yok belkide, olan sadece “benim sevgim”.. Ve sevgi benden yayılıyor her daim.. Bunu bilince içimde, endişeye yer yok hiç bir biçimde.