Ahmet Kaya’yı severim, kendine özgüdür, sesi, tavırları, duruşu kendine münhasırdır. Kalbinin de sesi gibi güzel olduğuna inanırım. Bence hatası bazı şeyleri vaktinden önce söylemesi, hani derler ya ‘vakitsiz öten horoz’ misali, toplumun, havanın, ortamın ruhunu okuyacak öngörüde olmaması, bilgisi olmaması, anlık davranışsal tepkiyle hareket etmesi.
Aslında maalesef benzer şeyler insanlık tarihi boyunca pek çok kez yaşanmış, hem de daha acılı şekilde. Mesela Hallac ı Mansur. O kadar tanrı aşkıyla doluyor ki, onun varlığını bünyesinde sonsuz hissediyor, coşuyor, içinde tutamıyor, kendinden taşıyor ve sokaklarda; Enel Hak diye bağırıyor. Sonrası malum, öldürülüyor.
O ve daha bildiğimiz, bilmediğimiz niceleri. Peki neden? Çünkü ortamın ruhunu koklayamıyorlar, tez canlılık, bir nevi akıllıca davranmamak, gereksiz heyecan vesaire. Akıl çok önemli, toplum her zaman aklı kapsamaz, akılla davranmaz, duygusal veya alışkanlıklardan gelen tepkiler verir, yani gerçek adil yargı mercii olamaz. O yüzden derler ya eskiler ‘Bin bilsen de bir söyle’ ya da ‘Herkese her şeyi söyleme’ ya da ‘Terazi var tartı var, her şeyin bir vakti var.’
Neyse öylesine içimden geldi paylaşmak istedim. Bu arada içinden taşmasına engel olunamayan, aklın üstünü aşan tek şeyin aşk olduğuna inanırım, insandan öylesine safça akar aşk, onu örtemezsin, gizleyemezsin. Onun dışında her zaman akıl ya da kalbi akıl, kalple birlikte olan akıl en iyidir. Bu arada aşk sadece insana karşı değildir, işine, doğaya, diğer canlılara, yaradılışa, pek çok şeye aşkla dolabilir insan, bu insanın doğasındadır.