Kalbi..

Kalbin acısı kor gibi yanan, kıvılcımlı bir ateş gibi, yanıyor, çoğalıyor, tam azalacak dediğin anda tekrar güçlenip harlanıyor. Çok ilginç, azalmıyor. Günlerce yakıyor, kavuruyor.

Kalp zihin gibi davranmıyor, hırslanıp, acıya neden olan konu veya şey için bahaneler bulup, kötüleyip, haklı çıkmaya çalışıp hırslanmıyor, sadece, olanı, yaşananı harında yakıyor, yorum yapmıyor.

Bunun neticesinde iki şey oluyor, ya kalbe zihin baskın gelip, yıkımını onaylıyor, kişi ruhsuzlaşıp, yıkık bir yapıya, viraneye dönüyor. Ve belki toparlayamıyor, o virane halden. Ama tabi ki viraneden de çıkılır, kalp tekrar güçlenip, canlanır ve zihne baskın gelirse.

İkinci hal ise, kalp, içine aldığı şeyi, konuyu, kendi ateşinde kendiyle yakarak, o olayın içindeki acıyı kül haline getiriyor. Ve artık acı denemez ona çünkü kabul geliyor, kalp insanı genişletiyor, her olasılığın mümkün olduğunu gösteriyor. Ve kalbine aldığı için çektiği acının nesnesini güzellikleriyle içine işliyor, onun kattığı değerleri görüyor ve kalp insanı bir üst aşamaya taşıyor. Orada her şey olasılık dahilinde, orada acı yok, sadece koşulsuz sevgi var.

O yüzden sakın üzülme, kalbine aldığın şey, seni üst versiyonuna taşıyor. Çekilen acının süresi neyse, ona sabır gösterip, bir gün azalarak kül olacağının bilgisinde ol, aşırılıklara gitme, unutma bu da geçer ve senin iyiliğin içindir. Yani bir acı kalbiyse durum böyle olmalıdır.

Gönül bağı..

“Ölene kadar sorumlusun, gönül bağı kurduğun her şeyden.”

Tilki böyle demiş küçük prense, evet doğru ve sanırım fazlası var. Gönül bağı öyle derin bir bağ ki ölüm, doğum, bura, öte yerle, diğer evrenlerle falan alakalı değil, bu bağ varsa çok kıymetli, o hep derinden hissedilen bir bilgi gibi, ruhsal bir bağ gibi. Yani zihinle karar verebileceğin bir şey değil bu bağ, dostluk gibi değil, eş gibi değil, arkadaş hiç değil çünkü günü gelince hepsinden geçilir ama gönüller arasında ilahi bir bağ varsa, bu olandan bağımsız, hep var alanındadır, sonsuzlukla temasta, hiç alanındadır.

Bir şeyle böyle bir bağı hissediyorsanız acıları da olsa ne mutlu size, daim olsun dileğimle. Zaten böyle bağlar, insan eliyle yıkılamaz çünkü insan her şeyi yıkar, tanrısal ruhsal bağ kişilerden bağımsızdır. Muhtemelen öyle olmalıdır.

Bildiğinden sorumlu olmak..

Cahillik mutluluktur derler, muhtemelen doğru bir söz, bilmediğin, görmediğin, duymadığın zaman sorun yoktur.

Oysa bir şeyi bilmek sorumluluk getirir. Biliyorsan bildiğinden mesulsün, o bilgiyle bir şey yapmalısın, kullanmalı, paylaşmalı ya da bilgiye göre bir konuda tavrını almalısın. Çünkü bildiğinden sorumlusun.

Bununla birlikte, cahil mi olalım, bilmeyelim mi, duymayalım mı? Hayır kesinlikle bilmek her zaman en doğrusu. Ve bildiğinin kefaretini ödemelisin. Çünkü bilgi seni bir üste taşır, onu değerlendirirsen bilincini genişletir. Ve artık sen eski sen olmazsın çünkü biliyorsun artık ve bildiğinden sorumlusun. Yani buna göre bak hayatında olanlara.

Bilinç..

Bunlardan da önemlisi unutmaman çünkü insan nisyan, nisyana izin verme, düşün üzerine, her olan sadece seni ilgilendirir ve gelişmen içindir. Kimsenin suçu yok, her şey kabının, bilincinin genişlemesi içindir. Bu şekilde bak olana.

Merkez..

Ve bazı insanlar, bu benim hayatım, kimse karışamaz der ama kendi hayatındaki seçimlerin seni karıştırmasına izin verir. Çünkü onun hayatı merkezidir, başkasının merkezi umurunda değildir.

Vicdan..

Bazı insanlar, sizi acıtınca mutlu olacağını sanır, oysa bu mümkün değil. Birinde ah bırakarak mutlu olunmaz. O yüzden adaletin terazisi her zaman kalptir, adına vicdan denir.

Geçecek..

Belki çok zor bir haftaydı, belki de yarası derin, yine de geçecek hepsi. Çünkü bu dünya hayatı içinde neler geçmedi ki? Mutlaka geçecek ve değiştirecek seni, sadece biraz sabır gerekli zamanın geçişine.

İnsan..

En yakınındakiler dahil, insanı tanıdığını sanırsın, oysa sadece sana gösterdikleri yüzlerini bilirsin. Bu her zaman böyledir. Oysa insanın bin bir türlü hali var, birini bilsen, diğerini bilemezsin.

Netice, insanın farklı yüzünü görünce şaşırma, zamanla isterse düzelir. Senin için önemli olan, insanın bu hallerini bilerek tedbirli olman, yani yüzde yüz güvenme. Unutma, adı üstünde insan, nisyanla malul, yapar unutur, değişir unutur. Yapacak bir şey yok, yaradılışı böyle. İnsan olma yolculuğunda bunu bilerek ilerle.