Hayallerin olduğunda memnuniyetini göstermeyi unutma ya da teşekkür etmeyi.
Aynı insanlar gibi hayat da verdiğinden mutlu olanı, kıymet bileni, dönüş yapanı sever, değer bilene daha çok vermek ister. Ve şunu da unutma, verilenin küçüğü büyüğü olmaz, yeri gelir aldığın bir elma da büyüktür. Zaten bugün küçük dediğine mutlu olmayan yarın büyük hayalleri olduğunda da mutlu olmaz.
Gelelim bu söze “Ver Allah’ın verdiğine, vur Allah’ın vurduğuna” çocukluğumdan beri duyduğum bu söz bana biraz acımasızca gelirdi. Neden böyle denildiğini hep düşünürdüm, neden onun vermediğine vermeyelim, yani bu iyi durumda olana daha iyi ol, kötü durumda olana kötü ol mu demekti ya da tanrının bir bildiği mi var demekti.
Düşündüklerimden anladığım ise şöyle;
Tanrının verdiği demek sadece maddi şeyler değildir çünkü o herkese bir şeyler verir, kimine daha çok maddi, kimine daha çok manevi gelişkinlikler verir ama mutlaka verir bir şeyler. Yalan söylememek, dürüst olmak da bir değerdir, verilendir ve bunun kıymeti maddi şeylerle ölçülemez, hesapsızdır, kamyon dolusu yükle takas edilemez kıymettir. Yani herkese bir şeyler verir. Önemli olan maddi ya da manevi, sana verilenle ne yaptığın, değer bilip bilmediğin, bildiğini kullanıp kullanmadığındır.
Bazı insanların yapısı ise şöyledir; ne yapsan mutlu olmazlar, ne maddi ne manevi şeyler onları memnun etmez, elindekini değerlendirmez, hep başkalarındaki çok olana bakarlar. Oysa elindekini alsa, onu değerlendirse, memnuniyet gösterse, kendinde olan çoğalır.
İşte, insan bunu anlayana kadar “Ver Allah’ın verdiğine, vur Allah’ın vurduğuna” galiba doğrusu budur. 🙂 Onun bir bildiği vardır çünkü zaten herkese bir şeyler verir. O yüzden sende olanın değerini bilip, değerlendirmek, paylaşabilmek ve bunu yaparken sana verilenin bir lütuf olduğunu bilmek önemlidir.